11 Temmuz 2025, tarihte unutulmaz bir gün olarak anılacak. PKK’nın silahlarını imha ettiği bu tarih, yeni ve kudretli Türkiye’nin doğuşu olarak kabul edilecek. Bu adım, Türkiye’nin kendi tarihine, coğrafyasına ve istikbaline sahip çıktığı bir an olarak hafızalara kazınacak. Silahların yok edilmesi, terörün son bulduğu bir Türkiye’nin aydınlık başlangıcı ve bu karanlığı dağıtan bir meşale olarak nitelendirilecektir. Bu girişimle, Türkler ve Kürtler kardeşlik bağlarını tarihin akışına ebediyen işlemişlerdir. Nitekim Kürt düşünür ve şair Melayê Cizîrî’nin belirttiği üzere, “Talih fırsat verirse, onu ertelemek haramdır…” Türkiye bu hamlesiyle yalnızca 41 senelik terör dönemini sonlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda asırlık emperyalist prangaları da kırıp atıyor. Evrensel Osmanlı idealinden ilham alan Yeni Türkiye, kendi bölgesine, tarihine ve yuvasına dönerken bunu büyük güçlerin bir uzantısı olarak yapmıyor. Aksine, ülkenin jeopolitik vizyonu, stratejik kapasitesi ve jeokültürel temelleri bu bağımsız duruşu bir gereklilik haline getiriyor.
***
Artık tüm dünyanın teslim ettiği bir gerçek var: Türkiye’nin kendi tarihsel, toplumsal ve ekonomik dinamiklerinden uzak politikalar izlediği devir sona ermiştir. Günümüzde Türkiye, bölgesinde ekonomik, askeri ve siyasi bir hegemon olmanın ötesine geçerek, uluslararası denklemleri şekillendiren küresel bir güç haline gelmiştir. Yeni dünya düzeninin anahtar ülkesi ve en nüfuzlu kurucu aktörlerinden biri konumundadır. Küresel ve bölgesel güç haritalarının yeniden şekillendiği bu hassas dönemde, Türkiye hem sahada hem de müzakere masasında en kritik rolü oynayan oyunculardan biridir. Ülke, kendisini dünyanın yönetici güçleri arasına sokacak bir jeostrateji izlemektedir; zira bunun yapılmaması halinde bir asır daha Anadolu coğrafyasına hapsolacağının bilincindedir. Fakat bu defa, bir Anadolu devletinden küresel bir güce evrilme yolculuğumuzun önünde hiçbir engel duramayacaktır. Karar kesindir, geri dönüş yoktur. Alparslan’ın, Fatih’in ve Selahaddin’in mirasçıları tekrar omuz omuza vermiştir. Bu sebeple, daima karanlığı seçen Lucifer’in takipçileri, nur ile zulmetin, aydınlık ile karanlığın ve Hilal ile Haç’ın bu ebedi savaşında bir kez daha mağlup olacaktır.
***
Türkiye, attığı bu adımla, büyük devletlerin ülkemiz ve coğrafyamız üzerinde kurduğu “emperyal denge oyununu” bozmuştur. Yaklaşık bir yüzyıldır Türkiye’yi bölücülük ve gericilik tehditleriyle baskı altında tutmaya çalışan işgalci anlayışın ve vesayetçi çevrelerin tüm planları boşa çıkarılmış, kirli oyunları kendilerine iade edilmiştir. Artık devranın dönmesi, sadece mevcut durumun değil, aynı zamanda sınırların, stratejilerin ve taktiklerin de yeniden şekillendiğini göstermektedir. Üç kıtanın birleştiği bir coğrafi konuma, köklü bir tarihi mirasa sahip olan ve enerji koridorlarının merkezinde yer alan Türkiye’nin yükselişini bundan böyle hiçbir kuvvet durduramayacaktır. Bu bağlamda, 11 Temmuz girişimi, yeni bir dönemin başlangıcında olan büyük Türkiye’nin dünyaya ilan ettiği küresel bir manifestodur. Hiç şüphesiz, bu adımın özünü ve gelecekteki yansımalarını tam olarak anlamak isteyenler için Sayın Erdoğan’ın yaptığı tarihi konuşma bir başvuru kaynağı niteliğindedir. Yeni ve büyük Türkiye’nin yol haritası niteliğindeki bu tarihi konuşmasında Reis, söylenmesi gereken her şeyi en öz ve güçlü biçimde ifade etmektedir.