Van: Gölün Kıyısındaki Büyüleyici Destinasyon

Türkiye Kültür Yolu Festivali, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın organizasyonuyla ziyaret ettiği her kente kültürel zenginliğin yanı sıra ekonomik bir hareketlilik de katıyor. Bu durumun bir örneği olarak, festivalin geçtiğimiz haftaki durağı olan Bursa’da otel doluluk oranları yüzde 35’lik bir artış gösterdi ve kentteki konaklama ile yeme-içme sektörlerinde kayda değer bir canlanma gözlemlendi. Şimdi ise bu coşku, 12-20 Temmuz tarihleri arasında Van’a taşınıyor. Peri masallarını andıran gölü, engin yaylaları, zengin tarihi ve özgün mutfak kültürüyle Van, misafirlerine eşsiz anılar biriktirmeyi vadediyor.

TERAPİ ETKİSİ
Van’ı ziyaret edenlerin kuşkusuz ilk keşif noktası Van Gölü’dür. Sadece Türkiye’nin en büyük gölü olmakla kalmayan bu su kütlesi, aynı zamanda sodalı suyu sayesinde benzersiz bir ekosisteme ev sahipliği yapar. Gölün kenarında bir yürüyüş yapmak ve suyun üzerindeki kuşların süzülüşünü seyretmek, başlı başına bir terapi deneyimi sunar. Van, 90’lı yıllarda gölde yaşadığı ileri sürülen bir canavar efsanesiyle de şöhretini artırmıştır. Gölün merkezinde yer alan Akdamar Adası, sadece doğal cazibesiyle değil, aynı zamanda tarihi Akdamar Kilisesi ile de ziyaretçileri kendine hayran bırakır. 10. yüzyılda inşa edilmiş bu Ermeni mabedi, etkileyici taş oymacılığı ve muhteşem manzarasıyla görenleri büyüler. Kısa bir tekne seyahatiyle erişilebilen ada, fotoğraf meraklıları için doğal bir stüdyo niteliğindedir.

SİHİRLİ BİR AN
“Doğunun incisi” olarak nitelendirilen Van’ın köklü tarihi, MÖ 9. yüzyılda bölgeye hükmeden Urartular’a dek dayanmaktadır. O dönemdeki adıyla Tuşpa, Urartu Krallığı’na başkentlik yapmıştır. Bu zengin mirasın yansımalarına bugün Van Kalesi’nde tanıklık edebilirsiniz. Gün batımında kaleden Van Gölü’nü izlemek, ziyaretçileri binlerce yıl öncesine taşıyan sihirli bir atmosfer oluşturur. Kalenin etrafındaki eski Van şehri harabeleri de kesinlikle keşfedilmesi gereken yerlerdendir. Bununla birlikte, Urartu Müzesi, arkeolojiye ilgi duyanlar ve tarihte bir gezintiye çıkmayı arzulayanlar için benzersiz bir tecrübe vaat etmektedir.

TÜRKİYE’NİN ZENGİN SOFRASI
Elbette Van denildiğinde akla gelen ilk unsur efsanevi canavarı değildir; şehrin asıl ünü dillere destan kahvaltısından gelir. Van kahvaltısı, Türkiye’nin en ünlü ve zengin sofraları arasında yer alır. Otlu peynir, murtuğa, kavut, cacık, bal-kaymak ve cevizli çörek gibi sayısız lezzetle bezenen bu sofralar, sabahları adeta bir ziyafete çevirir. Kahvaltı sonrasında yöresel tatları denemek isteyenler için ise keledoş, kurut aşı, çiğ köfte ve göle özgü bir balık türü olan inci kefali, dikkat çeken seçeneklerdendir.

DOĞANIN KALBİNDE ROTALAR
Van, yalnızca tarihi dokusuyla değil, aynı zamanda büyüleyici doğal güzellikleriyle de beğeni toplar. Muradiye ilçesindeki 20 metre yüksekliğe sahip Muradiye Şelalesi, tabiatın hem gücünü hem de inceliğini aynı anda sergiler. Bilhassa ilkbahar aylarında eriyen kar sularıyla gürleşen şelale, unutulmaz bir manzara oluşturur. Eğer kış mevsiminde Van’a bir seyahat planlarsanız, Abalı Kayak Merkezi’nde bembeyaz karların tadını çıkarabilirsiniz. Yaz aylarında ise Artos Dağı’nın eteklerinde yapılan doğa yürüyüşleri ve göl kenarında kamp kurmak, en popüler aktiviteler arasında yer almaktadır.

KENTİN BEYAZ GÜZELLİĞİ
Şehrin sembolü haline gelen Van Kedisi, iki farklı renkteki gözleri ve ipeği andıran beyaz kürküyle görenlerin dikkatini çeker. Bu özel cins hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu sevimli canlılarla zaman geçirmek için Van Kedi Evi’ni ziyaret edebilirsiniz.