Siyasi Çıkmazlar, Rüşvet İtirafları ve Sosyal Medya Absürtlükleri

Yerel seçimlerdeki başarısını büyük ölçüde DEM ile kurduğu “kent ittifakına” dayandıran CHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kızılcahamam’daki hamlesiyle birlikte kendini zorlu bir denklemde buldu. Cumhurbaşkanı, MHP ile beraber terörden arındırılmış bir Türkiye projesi çerçevesinde DEM ile de yol yürüyebileceklerinin sinyalini verdi. CHP’nin ise bu duruma karşı şu ana dek ortaya koyabildiği tek strateji, kendi içinde çelişkiler barındıran bir politika oldu. Bir taraftan, oylarını aldıkları DEM tabanını gücendirmemek adına “elbette biz de sulh istiyoruz ama” gibi ifadelerle durumu idare etmeye gayret ediyorlar. Diğer taraftan ise, “Savaşa devam” mesajı veren Kandil ile aynı çizgide durarak, ittifak ortağı DEM’in PKK’ya destek verdiğini ispatlama çabası içerisindeler. En kötüsü ise, bu taktiğin herhangi bir sonuç vermeyeceğinin kendilerinin de bilincinde olmasıdır. Medyalarının durumu ise çok daha endişe verici. Sürecin bölgede endişeyle izlendiğine yönelik yaptıkları haberler, tek kelimeyle ders niteliğinde. Peki, siz ne düşünüyorsunuz “bölge” sakinleri?

***

BAŞKANIMIZA YOLSUZ DİYEREK KARALIYORLAR, ASLINDA O UYUŞTURUCU BARONU!

Özgür Özel, CHP’li Manavgat Belediye Başkan yardımcısının bir baklava kutusu içinde rüşvet alırken kaydedilen görüntüleri hakkında ilk olarak “Başımdan aşağı kaynar sular döküldü” şeklinde bir tepki göstermişti. Fakat Silivri’ye gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında bu görüşünü tamamen değiştirdi ve bir savunma pozisyonu aldı. Ancak bu, mahkemelerde komediye dönüşecek türden bir savunma. Özel, şimdi de belediye başkan yardımcısının uyuşturucu ticareti yaparken yakalandığı için şantaja uğradığını ve bu nedenle baklava kutusundaki rüşveti kabul etmek zorunda kaldığını iddia ediyor. Özgür Bey, kurduğunuz cümlelerin ne manaya geldiğinin farkında mısınız? Ayrıca, Jacques Séguéla’nın “Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni bir genelevde piyanist sanıyor” başlıklı kitabından hiç haberdar oldunuz mu?

***

BÖYLE TOPLUMA BÖYLE YAPAY ZEKA

Adana’da bir gencin, husumetlisi tarafından vurulmuş süsü vererek kız arkadaşına evlilik teklif etmesi ve bu anları sosyal medyada paylaşmasının ardından ‘Evet’ yanıtını alıp karakolluk olması hadisesi basına yansıdı. İşte modern zamanların “romantizm”, “eğlence” ve “mutlu an” algısı tam olarak bu… Peki, bu tür bir bayağılık nasıl bu kadar popüler hale gelip hızla yayılıyor? Emin olun ki, sosyal medyada sergileme ve yayma fırsatı olmasaydı, bu tür rezillikler bu denli normalleşmezdi. Durum, tam da “Köpek neden arka tarafını yalar? Çünkü yalayabildiği için” deyişindeki gibidir… Dolayısıyla, kontrolden çıkan asıl unsur, bazılarının zannettiği gibi kullanıcılara hakaret etmeye başlayan Grok değil. Sanal dünyada sergilemek üzere gerçek hayatını yaşayan ve dışarıdan bakıldığında aklını yitirmiş gibi duran insanoğlunun kendisidir. Ekrana bağımlı hale getirilmiş kitlelerin fikir aldığı ve kanaat oluşturduğu yapay zeka, sadece üzerine düşeni yapıyor.

***

KIZILCAHAMAM’DAN BİR KESİT

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, partisinin Kızılcahamam’daki kampında Terörsüz Türkiye üzerine yaptığı konuşma, hem yerel hem de uluslararası basında “tarihi bir hamle” olarak yankılandı. Cumhurbaşkanı’nın, yurt içi ve dışındaki ittifakları yeniden şekillendiren bu manifestosu, siyasetin ve medyanın en önemli gündem maddesi haline geldi. Fakat gözlemlediğim kadarıyla, kampın sakinleri bu konuyla pek de ilgili görünmüyor. Onlar, dışarıdaki gündelik yaşamlarına devam ediyorlar. Seçmenlerinin zihninde sürece ilişkin ciddi endişeler ve soru işaretleri olması, rakiplerinin sürece karşı topyekûn bir baskı kurması onlar için pek bir anlam ifade etmiyor… Erdoğan’ın partisi ve ülke için çizdiği bu iddialı vizyonun şifrelerini çözmek ve bu yeni anlatıya entelektüel bir zemin hazırlamak yerine, Twitter ve Instagram’da kendi fotoğraflarını paylaşmakla meşguller. Kimsenin ilgisini çekmeyen beşerli onarlı grup fotoğrafları, selfieler ve profilden çekilmiş “farkında değilmişim gibi” pozlar… Fotoğrafın altına da bir iki basmakalıp cümle veya slogan eklenince görev tamamlanmış oluyor. Muhtemelen aralarındaki sohbetlerde de medyanın siyasetten rol çaldığından, aşırı siyasallaştığından şikayet ediyorlardır. Bunu duyan da onların siyasi bir risk aldığını, net bir tavır sergilediğini veya kafa yorarak derinlikli bir analiz ürettiğini de medyanın bunu görmezden geldiğini zanneder. Lütfen bir kez daha “parti disiplini” mazeretinin ardına saklanmayın. Aklı başında bir söz söyleyecek olana kim “sus, konuşma” diyebilir ki?

***

ADALET BAKANI TUNÇ, SEBEP SONUÇ PROGRAMINDA

Bu akşam A Haber ekranlarında yayınlanacak olan Sebep Sonuç programında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u ağırlayacağız. Zihnimde, başta terörsüz Türkiye ve af konusundaki tartışmalar olmak üzere ele alınması gereken çok sayıda kritik mesele bulunuyor. Sorularınızı beklemekteyim.