PKK’nın 14 Ağustos 1984 tarihinde Şemdinli ve Eruh’a yönelik ilk saldırılarını gerçekleştirmesinin ardından, o zamanki Başbakan Turgut Özal ile birlikte bölgeyi ziyaret eden gazetecilerden biri olarak bu süreci en başından beri takip ettim. O tarihten bugüne, 90’lı yılların kanlı atmosferini, geçmişte Özal, Erbakan ve Erdoğan tarafından başlatılan çözüm girişimlerini, bu süreçlerde yaşanan derin hayal kırıklıklarını ve sayısız şehit cenazesini gözlemlemiş bir gazeteciyim.nnHem barış için gösterilen çabalara hem de sınır ötesi askeri operasyonlara şahit oldum. Her dönemin canlı tanığıyım. İşte bu sebeple, bugünkü noktaya ulaşmanın hiç de kolay olmadığını ifade ediyorum. Çünkü yürütülen mücadele yalnızca PKK ile sınırlı değildi. İsmi PKK olsa da, bu yapının arkasında kimi zaman İngiliz istihbaratı, kimi zaman Esed rejimi, bazen İran, bazen de İsrail vardı. Ancak ABD, bu denklemin değişmez bir parçasıydı. Savaşımız aslında bu uluslararası güçlere karşıydı. Fakat nihayetinde zafere ulaşmayı başardık.nnBu büyük başarının arkasında önemli mimarlar bulunmaktadır.nn**SÜRECİN LİDERİ ERDOĞAN**nnBu isimlerin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan yer alıyor. Erdoğan, daha evvel ‘Barış ve Kardeşlik Projesi’ adıyla bir çözüm süreci yürütmüştü. Bu sorunu kökünden çözmek adına “Baldıran zehiri içme pahasına” her türlü riski göze aldığını belirtmişti. Kürt meselesinin çözümüne yönelik devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirdi. Ne var ki, önceki iki girişim de İngilizler, Amerikalılar ve Kandil tarafından baltalandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her birinde HDP ve DEM, istisnasız olarak Erdoğan’ın karşısındaki adayı destekleme yolunu seçti. Buna rağmen Erdoğan, “Terörsüz Türkiye” idealinden vazgeçmedi. PKK’ya hiçbir taviz vermeksizin, örgütün silah bırakma kararı almasını ve kendini lağvetmesini temin etti.nnErdoğan, bu yeni dönemin lideri olarak adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.nn**BAHÇELİ TARİHE GEÇTİ**nnTürk milliyetçiliğinin siyasi arenadaki temsilcisi olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçmişteki çözüm süreçlerine sert bir şekilde karşı çıkmış, DEM Parti’nin kapatılması ve Öcalan’ın idam edilmesi gerektiğini savunmuştu. Ancak Bahçeli, 22 Ekim’de yaptığı hamle ile tüm ezberleri bozdu. Bahçeli tarafından verilen bu güçlü destek, sürecin beklenenden çok daha hızlı ilerlemesine olanak tanıdı. MHP Lideri, süreç boyunca yaptığı açıklamalarla bu desteğini kararlılıkla sürdürdü. Yerleşmiş tabuları yıkan Devlet Bahçeli, bu süreçte üstlendiği rolle tarihteki yerini almıştır.nn**SÜRECİ YÖNETTİ**nnSürecin kendisi kadar, sürecin idaresi de kritik bir öneme sahiptir. MİT Başkanı İbrahim Kalın, hem güven veren karakteri hem de operasyonel kabiliyetleri sayesinde PKK’nın silahsızlanma sürecini büyük bir başarıyla yönetmiştir. İbrahim Kalın tarafından oluşturulan takvim, şu ana kadar en ufak bir pürüz yaşanmadan ilerledi. Henüz bir aksaklıkla karşılaşılmadı. Elbette, asıl zorluğun bundan sonraki aşamada ortaya çıkacağı aşikardır. Irak, Suriye ve Türkiye üçgeninde PKK’nın silah bırakma sürecini yönetmek kolay bir görev değil. Ancak MİT’in güçlü kurumsal yapısı ve İbrahim Kalın’ın güven veren liderliği sayesinde, 2026 yılına “Terörsüz Türkiye” hedefine varmış bir ülke olarak gireceğimize inanıyoruz. O gün geldiğinde MİT Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “PKK’nın silah bırakma süreci tamamlanmıştır” raporunu takdim edecek ve böylece yeni Türkiye resmen ilan edilmiş olacaktır.nn**ÖCALAN’IN YENİ MİSYONU**nnÖcalan, 27 Şubat tarihinde yaptığı çağrı ile PKK’nın silah bırakıp kendini feshetme kararını almasını mümkün kıldı. PKK’yı kuran Öcalan olduğu gibi, örgütün bitirilmesini sağlayan da yine Öcalan olacaktır. Bugüne dek dökülen kanın birincil sorumlusu konumundaki Öcalan, silahların bırakılması ve PKK’nın feshedilmesi kararıyla birlikte farklı bir misyon üstlenmiştir. Silahlı mücadele dönemini kapatarak siyasi mücadele çağını açan Öcalan’ın, bundan sonraki döneme ilişkin atacağı adımları dikkatle izlemek faydalı olacaktır.nn**PERVİN BULDAN – SIRRI SÜREYYA ÖNDER**nnPervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, bu süreçte yorulmak bilmeyen birer barış elçisi gibi çalıştılar. Sırrı Süreyya Önder, ömrünü bu davaya adamış olsa da silahların bırakıldığı bu nihai anı görmeye yetmedi. Pervin Buldan ise güvenilir kişiliğiyle üstlendiği arabuluculuk görevini başarıyla yerine getirdi. Bu ülkenin Pervin Buldan’a bir teşekkür borcu vardır. Şimdi ise görev Meclis’e düşüyor: Terörsüz Türkiye için yol haritasının hazırlanması mesaisi başlıyor.