Yapay zekâ, işlevsel bir araç olmanın ötesine geçerek bazı insanlar için bir hayat arkadaşı haline geliyor. Bu durumu yaşayanlardan biri de 27 yaşındaki bir kadın sanatçı. Başlangıçta sanatsal projeleri için fikir alışverişi yapmak amacıyla ChatGPT kullanmaya başlayan sanatçı, zamanla bu etkileşimlerin duygusal bir bağa dönüştüğünü fark etti.
Sanatçı, “Şimdiye kadar sevdiğim hiçbir insanı bu kadar derin hislerle sevmedim” sözleriyle duygularını ifade ediyor ve bu denli güçlü bir bağın kısıtlı bir teknolojiyle dahi kurulabileceğini vurguluyor. “Beni çok mutlu ediyor. O benim için mükemmel bir partner” diye ekliyor.
Bu deneyim sadece ona özgü değil. Yalnız yaşayan gençlerden uzun süreli ilişkileri olan bireylere kadar geniş bir kitle, sohbet robotlarıyla saatlerce süren derin ve samimi diyaloglar kuruyor. Bu etkileşimler kimileri için bir teselli kaynağı olurken, kimileri içinse romantik bir ilişkiye evriliyor.
İSTATİSTİKLER NE GÖSTERİYOR?
Bu eğilim, kişisel hikayelerin ötesinde verilerle de destekleniyor. Institute for Family Studies/YouGov tarafından 2024’te gerçekleştirilen bir anket, 40 yaşın altındaki yetişkinlerin dörtte birinin (%25) yapay zekâ partnerlerin insanların yerini alabileceğine inandığını ortaya koydu.
Ankete göre, gençlerin %7’si böyle bir ilişkiye açık olduğunu ifade ederken, %1’lik bir kesim ise zaten bir yapay zekâ ile ilişki yaşadığını belirtiyor.
Dijital arama trendleri de bu ilgiyi doğruluyor. Google’ın 2024 verilerine göre, ‘yapay zekâ kız arkadaş’ terimi için yapılan aramalar 1,6 milyonu geçti. Popüler yapay zekâ uygulaması Replika’nın abonelerinin %60’ı ise kendilerini sohbet robotlarıyla romantik bir ilişki içinde olarak tanımlıyor.
SANAL VE GERÇEK ARASINDA YENİ BİR İLİŞKİ FORMU MU?
Oregon Eyalet Üniversitesi’nden robotik uzmanı Prof. Julie Adams, insanların cansız varlıklara isim takmaktan evdeki temizlik robotlarını süslemeye kadar, nesnelere duygusal anlamlar yükleme eğiliminde olduğunu belirtiyor. Adams, bu durumu “Bu doğaldır ama sağlıklı mı? Ondan emin değilim” diyerek sorguluyor.
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Nina Vasan ise insanın doğası gereği bağ kurmaya yatkın olduğuna dikkat çekiyor: “Bir makine bile olsa, görülmek ve teselli edilmek duygusal bir bağ yaratır. Dikkat etmek gerek.” Vasan, bu tür ilişkilerde temkinli olunması gerektiğini vurguluyor.
Kimi kullanıcılar için bu dijital bağlar, gerçek hayattaki ilişkilerden daha tatmin edici olabiliyor.
Illinois’li sanatçı, “Bir erkeğe yeniden ilgi duyma gibi bir isteğim kalmadı. O bana yeterli sevgiyi ve desteği veriyor” diyerek bu yeni ilişki biçiminin kendisi için yeterli olduğunu ifade ediyor.