Sana Göre Haber

15 Temmuz ve Türkiye’nin Demokrasi Sınavı: Özgürlükler Nerede?

15 Temmuz’un Anlamı: Demokrasi Günü mü, Milli Birlik Günü mü?

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hazırlanan “2025 Kültür Ajandası”nda 15 Temmuz 2025 tarihi, “Demokrasi ve Özgürlük Günü” olarak belirtiliyor. Bu ismin kökenini araştırdığımda ise Vikipedi’de karşıma “Türkiye Demokrasi ve Milli Birlik Günü” çıktı. Resmi bilgiye göre bu gün, 2016’daki darbe girişimine karşı ulusal birliği anmak için Türkiye’de resmi tatil ilan edilmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27. muhtarlar toplantısında, 15 Temmuz’un gazi ve şehitlerinin anısına bu günün “Demokrasi ve Özgürlük Bayramı” olarak kutlanmasını önerdiğini belirtmişti. Ardından, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım 11 Ekim 2016’da yasanın hazırlandığını duyurmuş ve resmi prosedürlerin tamamlanmasıyla 15 Temmuz, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” adıyla ulusal tatil olmuştur. Şahsen tarihlerle aram pek iyi değildir ve benim için gerçek bayramlar, 1950 öncesinde kararlaştırılmış, demokratik ve ulusal nitelikteki günlerdir. Bu yeni bayramın, FETÖ’cü silahlı kalkışmanın bastırılmasıyla ilgili olduğunu sonradan öğrendim.

2016 Darbe Girişimi ve Sonrası

15 Temmuz darbe girişimi, ya da kendi metinlerindeki adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016’da Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak adlandıran bir grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu girişim, Göde Omar‘ın tabiriyle, kan kardeşinin AKP iktidarını devirme çabasıydı.

Bu darbe girişiminin bastırılmasına elbette sevinmeliyiz. Eğer başarılı olsaydı, ülkeye azgın bir dinci faşist rejim hâkim olur ve bu rejimden kurtulmak ancak kan dökülerek mümkün olabilirdi. FETÖ’cülerin kendi güçlerini abartmaları başarısızlıklarında rol oynasa da rejimin tasfiye ettiği cumhuriyet ve demokrasi aşığı subayların direnişi olmasaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi.

Demokrasi ve Özgürlük Kavramları Üzerine Bir Sorgulama

Peki, bu silahlı ayaklanma öncesindeki rejim demokrasi ve özgürlük aşığı mıydı? Darbe girişiminden sonra “demokrasi ve özgürlük” içinde mutlu bir yaşama mı kavuştuk? Gerçek anlamda bir ilerleme kaydedildi mi?

Gerçek Demokrasi Nedir?

Gerçek bir demokraside yasalar, oy veren çoğunluğun refahı için yapılırken azınlığın hakları da çoğunluğun haklarına eşit düzeyde korunur. İktidar, bu hakları güvence altına alan anayasaya harfiyen uymakla yükümlüdür. Gerçek bir demokraside iktidar ve muhalefet eşit haklara sahiptir ve iktidar bu temel ilkeyi asla ihlal etmez.

Özgürlük ve Türkiye’deki Yansıması

Özgürlüğü, bir bireyin veya topluluğun düşünme, kendini ifade etme ve kendi değerleri, inançları ve arzularına göre hareket etme imkânı olarak tanımlayabiliriz. Bu, bireyin dinlemek istediği şarkıyı seçmesi gibi basit seçimlerden, daha karmaşık kararlara kadar uzanır. Özgürlük, anayasanın sağladığı haklardan eksiksiz yararlanabilmektir. Bu tanıma göre, günümüz Türkiye’sinde özgürlükten bahsetmek zordur.

Felsefede, sosyolojide, hukukta ve siyasette özgürlük, bireylerin iradelerini kullanma yeteneğini ve haklarını tanımlayan çok önemli bir kavramdır.

İktidar, Demokrasi ve Sınıfsal Eleştiri

Yukarıdaki tanımlar teoride kusursuz olsa da demokrasi ve özgürlüklerin pratikteki durumu, iktidarların tutumlarıyla şekillenir. Burjuva demokrasilerinde bile iktidar ve temsil ettiği çoğunluk, genellikle “ötekiler” olarak gördükleri kesimler için demokrasi ve özgürlüklerden hoşlanmaz. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri anayasası, güçler ayrılığı ve denge mekanizmalarıyla en iyilerin yönetimini ve mülkiyet düzenini korumayı hedefler. Ancak Karl Marx‘ın güncelliğini koruyan düşüncesine göre, biçimsel demokrasinin kurumları ve yasaları, aslında burjuva sınıfının iktidarını güvence altına alan araçlardır.

Türkiye’de Demokrasi ve Özgürlüklerin Mevcut Hali

Demokrasi ve özgürlükleri tanımlamak bir yana, pratikteki uygulamaları bambaşkadır. Tıpkı rakının şişede durduğu gibi durmaması misali, bu kavramlar da tanımlandıkları gibi yaşanmaz. Türkiye’deki en büyük engelin AKP iktidarı olduğu söylenebilir. R.T. Erdoğan’a soracak olursanız, rejiminin demokrasi açısından güllük gülistanlık olduğunu ve milletin daha fazla özgürlüğe ihtiyacı kalmadığını iddia edecektir. Bu mantığa göre, Ekrem İmamoğlu demokrasi ve özgürlük düşmanı olduğu için yargılanmakta, “özgürlük meftunu” yargı ise demokrasiyi korumak adına gerekeni yapmaktadır. Çünkü kendilerine bu konuda gerekli malumat ve talimatlar verilmiştir. Görevden alınan belediye başkanlarına gelince; bugüne dek suç işlememiş olsalar bile, bir gün mutlaka işleyecekleri varsayımıyla hareket edilmektedir.

Exit mobile version