Sana Göre Haber

15 Temmuz’un Ardındaki Sırlar: FETÖ’nün Yıllara Yayılan İhanet Ağı ve Türkiye’nin Yüzleşmesi

15 Temmuz’un 9. Yılında Unutulmayan İhanet

FETÖ’nün hain darbe girişiminin üzerinden tam 9 yıl geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk milletinin kararlı duruşu sayesinde FETÖ terör örgütü, 15 Temmuz 2016 gecesi hezimete uğratıldı. Bu karanlık gecede 251 vatandaşımız şehit olurken, 2196 vatandaşımız ise gazi unvanı aldı. Hürriyet yazarı Hande Fırat, bu hain kalkışmayı ve FETÖ’nün yıllar boyunca ördüğü ihanet ağını “15 Temmuz: Gecikmiş Bir Uyanışın Kanlı Bedeli” başlıklı yazısıyla mercek altına aldı.

Gecikmiş Bir Uyanışın Kanlı Bedeli: 15 Temmuz

15 Temmuz 2016, Türkiye’nin yakın tarihine sadece bir darbe girişimi olarak değil, aynı zamanda acı bir yüzleşme olarak da kazındı. O gece tanklar sokaklara çıktı, F-16’lar Meclis’i bombaladı ve silahlar bu milletin kendi evlatlarına doğrultuldu. En acısı ise bu kalkışmayı gerçekleştirenlerin, yıllarca “hizmet” ve “cemaat” adı altında milletin vicdanına ve inancına dokunan, gözümüzün önünde büyüyen bir yapının militanları olmasıydı. En kritik soru ise hâlâ geçerliliğini koruyor: Bu yapının gerçek yüzünü neden zamanında göremedik? Bu sorunun yanıtı, mücadelenin hâlâ devam etmesi nedeniyle büyük önem taşıyor.

Kılıktan Kılığa Giren Bir Yapı: FETÖ’nün Sızma Stratejisi

FETÖ, bugünkü terör örgütü kimliğine bir gecede bürünmedi. Bu yapı, yıllar süren planlı bir strateji izledi:

Ancak bu “hizmet” maskesinin ardında, orduya, yargıya, emniyete ve MİT’e yönelik sabırla işlenmiş bir sızma planı vardı. Çalınan sınav soruları, yanlı mülakatlar ve her kuruma yerleştirilen bir “abi” ile emirler doğrudan Pensilvanya’dan geldi. Ne yazık ki, bu süreçte siyasetçiler, gazeteciler ve vatandaşların büyük bir kısmı bu yapıya ya destek verdi ya da sessiz kalarak devleti ele geçirme hırsını görmezden geldi.

7 Şubat ve 17-25 Aralık: Tehlike Çanları Çalıyor

Örgütün gerçek yüzü ilk kez 2012’deki MİT kriziyle ortaya çıktı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması, devlet içindeki paralel yapının ilk ciddi sinyaliydi. Ardından 17-25 Aralık 2013’te hükümete yönelik “yargı darbesi” niteliğindeki operasyonlar geldi. Bu olaylar, meselenin basit bir güvenlik sorunundan çıkıp bir rejim krizine dönüştüğünü gösterdi. Devlet, o tarihten itibaren FETÖ’ye karşı açık bir savaş başlattı, ancak asıl büyük hesaplaşma 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanacaktı.

15 Temmuz Gecesi: İhanetin Zirvesi

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki hedefi sadece iktidarı devirmek değil, aynı zamanda halkı sindirerek devleti tamamen çökertmekti. Halkın üzerine bomba yağdırdılar, Gazi Meclis’i vurdular ve Cumhurbaşkanı’na suikast girişiminde bulundular. Ancak hesaba katmadıkları tek şey, bu milletin kendisiydi. O gece, liderine güvenen, demokrasisine sahip çıkan ve tankların altına yatan bir halk vardı. Toplumun her kesiminden insanlar, bu ihanete karşı tek yürek olup “hayır” dedi. Darbe girişimi bastırılmıştı ama asıl yüzleşme yeni başlıyordu.

Geç Gelen Gerçek: FETÖ Bir Terör Örgütüdür

15 Temmuz, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğu gerçeğini net bir şekilde ortaya koydu. Bu yapı, sadece silahlı saldırılarla değil; yargıyı, emniyeti, basını ve eğitimi bir araç olarak kullanarak toplumu yıllarca zehirlediği için bir terör örgütüdür. Kumpaslarla TSK’yı zayıflattığı ve yalanlarla toplumu kutuplaştırdığı için bir terör örgütüdür. Bugün bile “Ama dershaneleri iyiydi” demek, o gece şehit olan 251 vatan evladının hatırasına yapılmış bir saygısızlıktır. O dershaneler devlete sızmak için bir araç, toplanan himmet paraları ise darbenin finansmanıydı.

Neden Gördük Ama Göremedik?

Bu sorunun tek bir yanıtı yok. Yıllarca dışlanan ve mağdur edilen dindar kesimin hassasiyetleri FETÖ tarafından istismar edildi. Siyaset, bürokraside kadrolaşma aracı olarak gördü. Medya ve akademi, “hoşgörü” ve “modern İslam yorumu” gibi söylemlere inandı. Ancak bu yapı, mağdur değil, mağduriyet üreten bir makineydi. Görünenin ardındaki derin hırsı ve planı anlamak istemedik.

Bundan Sonrası İçin Dersler: Şeffaflık, Hesap Verebilirlik ve Hafıza

Bugün FETÖ büyük ölçüde tasfiye edilmiş olsa da tehlike geçmiş değil. Ankesörlü telefon operasyonları gibi soruşturmalar, devlet içinde hâlâ gizli üyelerin bulunduğunu gösteriyor. FETÖ’nün hem bir istihbarat hem de bir terör örgütü olarak faaliyet gösterdiği unutulmamalıdır. Gelecekte benzer yapıların farklı kisveler altında ortaya çıkabileceği gerçeğine karşı uyanık olunmalıdır. Dini söylemleri kullanan, gizli ajandaları olan her oluşum, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle sorgulanmalıdır. Bir daha 15 Temmuzlar yaşamamak için o geceyi unutmamalı ve unutturmamalıyız.

Exit mobile version