İktidarın Tehdit Siyaseti ve Hukuk Tanımazlık
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin kader birliğine dönüştürdüğü iktidar ortaklığı, siyasi yürüyüşlerinde sürekli olarak tehdit diline başvuruyor. Bu strateji, sonuç alıp almadığına bakılmaksızın, iktidarın temel bir aracı haline gelmiş durumda.
Bu durum, hem ülkenin en yetkin yargı organlarının hem de uluslararası hukukun geçerli kararlarının hiçe sayılmasıyla birleşiyor. Taraf kurumlardan gelen uyarılara rağmen, iktidar ortakları bu tutumlarından geri adım atacak gibi görünmüyor. Bu ısrarın, körü körüne bir inatlaşmadan mı yoksa başka bir çıkış yolu bulamamaktan mı kaynaklandığı ise önemli bir soru işareti olarak duruyor.
Kürt Sorununda Çelişkili Adımlar ve Gösteriler
Son dönemdeki gelişmeler, mevcut sorunların daha da karmaşık hale geleceğine işaret ediyor. Özellikle, canlı yayınlarla ve görsellerle desteklenen silah bırakma ve yakma eylemleri, bir gösteriden ibaret olduğu izlenimini veriyor. Silahların neden teslim edilmek yerine yakıldığı sorusu, suç delillerinin ve geçmişe dönük bir hesaplaşma ihtimalinin ortadan kaldırılması amacını akla getiriyor.
Bu durum, iki iktidar ortağının Abdullah Öcalan ile yaptığı ve diğer taraflarca da onaylanan bir uzlaşmanın sonucu olabilir. Ancak bu sürecin gelecekte nasıl işleyeceği belirsizliğini koruyor. Yıllardır hukuksuzca hapiste tutulan Kürt siyasetçiler ve görevden alınan belediye başkanlarına yönelik “Kürtçülük üzerinden ayrımcılık” suçlamaları düşünüldüğünde, bu çelişkiler yumağı daha da büyüyor.
Belirsizlik ve Trajikomik Bir Gidişat
İttifak ortaklarından, bu ilk gösterinin ötesine geçecek somut bir yol haritasına dair henüz bir açıklama gelmedi. Mevcut durum, adeta bir gelinin çeyizini gelin arabasında tamamlama çabasına benzeyen trajikomik bir gidişatın havasını yansıtıyor.
Gelecekte yaşanması muhtemel senaryolara ilişkin kimsenin net bir fikrinin olmaması, bu belirsizliği daha da derinleştiriyor ve ülkenin siyasi geleceği hakkında ciddi endişeler doğuruyor.