Uzmanlar Uyardı: İsrail’in ‘İnsani Yardım Kenti’ Planı Filistinliler İçin Bir Getto mu?
İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri, Refah kentinin enkazı üzerine kurmayı planladığı sözde “insani yardım kenti” projesi, uluslararası hukuk uzmanları tarafından sert bir dille eleştiriliyor. Uzmanlar, Tel Aviv yönetiminin bu planla sivilleri zorla göç ettirmeyi ve İsrail kontrolündeki bir gettoya hapsetmeyi amaçladığını, bunun da uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu vurguluyor.
Uluslararası Hukuka Aykırılık ve Zorla Göç Endişesi
AA muhabirine konuşan uzmanlar, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyinde hayata geçirmeyi planladığı projenin, Filistinlileri belirli bir alana sıkıştırarak zorla yerinden etme amacı taşıdığını belirtti. Bu durumun, işgalci bir gücün sivil halkı koruma yükümlülüğünü ihlal ettiği konusunda hemfikirler.
Profesör John Quigley: “Burada Hiçbir Gönüllülük Görmüyorum”
Ohio Devlet Üniversitesi’nden emekli uluslararası hukuk uzmanı Profesör John Quigley, İsrail’in planının insancıl hukuka aykırı olduğunun altını çizdi.
“Bu, İsrail’in Gazze’nin işgalci gücü olarak yükümlülüklerinin bir başka ihlali olacaktır. İşgalci bir güç, nüfusun sivil yaşamını koruma yükümlülüğüne sahiptir ve nüfusu belirli bir bölgeye zorlamaya çalışmak bu yükümlülüğün ciddi bir ihlali olacaktır.”
Profesör Quigley, İsrail’in planı “gönüllü” olarak sunmasını, işkence altındaki birinden “gönüllü” cevap almaya benzeterek, “Bir ülkeye girip ülkeyi yok ettikten sonra insanlara ‘gönüllü olarak ayrılmak ister misiniz?’ diyemezsiniz” ifadeleriyle eleştirdi ve uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
Dr. Nimer Sultany: “Sivil Nüfus İsrail Kontrolündeki Bir Gettoya Yerleştirilecek”
SOAS Üniversitesi Hukuk Bölümü ve Filistin Çalışmaları Merkezi üyesi Dr. Nimer Sultany, İsrail’in niyetinin açık olduğunu belirtti.
“İsrail’in açıklamaları, savunmasız ve açlık çeken ve soykırımdan kurtulabilenleri zorla sürme ve onları küçük bir alana ‘hapsetme’, ardından da buradan ayrılmalarını engelleme amacı taşıyor, açık bir niyet gösteriyor. Başka bir deyişle, sivil nüfusun seçeneği yok ve İsrail’in kontrolündeki bir hapishane veya gettoya yerleştirilecekler. Bu, toplama kampının tanımıdır.”
Dr. Sultany, bu planın Ekim 2023’ten beri süren soykırımın zirve noktası olduğunu ve İsrail’in Filistinlileri Gazze’nin yüzde 20’sinden daha küçük bir alana hapsedeceğini ekledi.
‘Gönüllü Göç’ Yalanı ve Nekbe Tehdidi
Dr. Sultany, “gönüllü göç” ifadesinin siyonist ideolojide Filistin halkını anavatanından kovmak için kullanılan bir örtmece olduğunu belirtti. Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) da 2024 Danışma Görüşü’nde İsrail’in yarattığı bu zorlayıcı ortama dikkat çektiğini hatırlattı. Dr. Sultany, “İsrail’in ‘gönüllü’ ifadesini kullanarak örtbas etmeye çalıştığı soykırım niyetinin sonucundan kaçışı yok” dedi.
Christopher Gunness: “Belki de Zaten Toplama Kampı”
Eski BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Sözcüsü Christopher Gunness ise durumu daha da net bir şekilde ifade etti.
“İnsanlar vurulurken, evleri yıkılırken, su, okul, hastaneler yok edilirken bunu gönüllü bir başka ülkeye geçiş olarak adlandırmanın hiçbir yolu yok. Geçiş kampı fikri işe yaramazsa o zaman toplama kampı haline geliyor ve belki de zaten bir toplama kampı.”
Gunness, bunun 1948’den beri devam eden Nekbe’nin bir parçası olduğunu ve UAD’nin İsrail’in Gazze’deki varlığının yasa dışı olduğunu belirttiğini vurguladı.
“Nazi Tarzı Soykırım” Değerlendirmesi
Christopher Gunness, durumu tarihsel bir bağlama oturtarak şok edici bir benzetme yaptı.
“Büyük resimde, Yahudi halkının temsilcisi olan İsrail devleti, Holokost kurbanları, şimdi Gazze’de toplama kamplarıyla, Nazi teknikleriyle insanları açlıktan öldürüyor, yiyecek, ilaç, temiz su ve elektrikten mahrum bırakıyor. Gördüğümüz şey, Nazi tarzı bir soykırımın Holokost kurbanları tarafından Filistinlilere uygulanması.”
Gunness, bu suçta en büyük ortağın ABD olduğunu, Almanya, AB ve İngiltere’nin de utanç verici bir şekilde suça ortak olduğunu belirterek herkesi uluslararası hukuk altındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı.