Beynimiz Bu Kültürden Nasıl Etkileniyor?
Görselin, anlamdan ve değerden daha önemli hale geldiği günümüz çağında, verdiğimiz kararları ve seçimlerimizi derinden etkileyen bir diğer önemli faktör Dopamin Sistemimizdir. Dopamin, halk arasında genellikle bir mutluluk hormonu olarak bilinse de, asıl işlevi bir motivasyon ve ödül nörotransmiteri olmaktır.
Beynimiz, doğası gereği hızlı gelen ödülleri yavaş ve zaman alan ödüllere tercih eder. Bir eylem ne kadar hızlı ve belirgin bir haz sağlarsa, o kadar fazla dopamin salgılanır. Bu durum, o davranışı tekrar etme isteğimizi artırır.
Anlık Tatmin ve Davranışlarımız
İşte tam da bu nedenle, bir kahve içip bunu Instagram’da bir hikâye olarak paylaşmak ya da botoks yaptırıp 15 dakika içinde aynada belirgin bir fark görmek, dopamin sistemimizi çok güçlü bir şekilde uyarır. Beynimiz bu deneyimi şu şekilde yorumlar: “Bu iyi hissettirdi. Bunu tekrar yap!”
Buna karşılık, bir psikoterapi süreci gibi uzun vadeli çabalar haftalar, hatta aylar alabilir. Benzer şekilde, sanatla derin bir bağ kurmak her zaman anında “iyi bir his” yaratmaz; bazen başlangıçta bir rahatsızlık hissi bile uyandırabilir. Bu tür deneyimler, dopamin sistemini anlık olarak değil, zamanla ve daha derinlemesine besler. Ancak sabırsız beynimiz için bu tür uzun vadeli süreçler, hızlıca ulaşılabilen anlık hazların yanında cazibesini yitirebilir.
Kaçış ve Dönüşüm İkilemi
İnsan zihni, acıdan kaçınmak için içgüdüsel olarak her zaman kısa yollar arama eğilimindedir. Örneğin botoks, yaşlanma kaygısını geçici olarak ve sadece “görsel bir düzeyde” çözer gibi görünür. Oysa terapi sürecinde yaş alma gerçeği, bu süreçteki kayıplar ve kimlik değişimleri gibi derin konularla yüzleşilir.
Kısacası, biri bir kaçıştır, diğeri ise gerçek bir dönüşüm. Ve çoğu zaman kaçmak, dönüşmekten daha kolay ve daha ucuz hissedilir.