Empresyonizmin Doğduğu Yer: Monet’nin Giverny’deki Büyüleyici Bahçesi
14 Kasım 1840’ta Paris’te doğan ve izlenimcilik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Claude Monet, 5 Aralık 1926’da, sanatına ilham veren Giverny’deki evinde hayata veda etti. Paris’e yaklaşık 75 kilometre mesafedeki bu şirin köyde yer alan evi ve bahçesi, bugün sanatçının en ünlü serilerinden biri olan “Nilüferler”e nasıl hayat verdiğinin canlı bir kanıtı olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Giverny’ye Yerleşme ve Bir Cennetin Yaratılışı
Monet, bir tren yolculuğu sırasında Giverny’den geçerken gördüğü büyük bir evden çok etkilendi ve 1883 yılında, 43 yaşındayken ailesiyle birlikte bu eve yerleşti. Ressam, ilk eşinden olan iki çocuğu, ikinci eşi Alice ve onun altı çocuğuyla birlikte yaşadığı bu evde kendine üç ayrı atölye kurdu. Başlangıçta kiracı olarak yaşadığı bu mülkü ve yanındaki bir araziyi zamanla satın alan Monet, evin etrafındaki meyve bahçesini, Fransa ve Avrupa’nın dört bir yanından getirttiği tohumlarla rengarenk bir çiçek bahçesine dönüştürdü.
Japon Esintileri ve İkonik Su Bahçesi
Monet’nin sanatındaki bir diğer büyük tutkusu da Japon kültürüydü. 1889 Paris Dünya Fuarı‘nda keşfettiği nilüfer çiçeklerine hayran kalan sanatçı, satın aldığı ek arazide bir “su bahçesi” oluşturdu. Bu bahçeye, Japon sanatından esinlenerek nilüferlerle dolu bir gölet ve üzerinde meşhur bir köprü inşa ettirdi. Çevreyle uyum sağlaması için köprüyü özellikle yeşil renge boyattı. Başlangıçta bu çiçekleri resmetmeyi düşünmese de, zamanla nilüferler onun en büyük ilham kaynağı haline geldi ve bu temayı işlediği yaklaşık 300 tablo yarattı.
Monet’nin Sanatsal Mirası
“Nilüferler” serisiyle özdeşleşen Monet’nin sanat yolculuğunda “İzlenim, Gün Doğumu” ve “Gelincik Tarlası” gibi başka ikonik eserleri de bulunmaktadır. Sanatçının paha biçilmez eserlerinin önemli bir koleksiyonu, Paris’teki Marmottan Monet ve Orsay müzelerinde sanatseverlerle buluşuyor.
Yeniden Doğuş: Evin ve Bahçenin Restorasyonu
Monet, hayatının 43 yılını geçirdiği bu evde vefat etti. Onun ölümünün ardından ev ve bahçe yaklaşık 50 yıl boyunca bakımsız kaldı. Sanatçının son varisi olan oğlu, mülkü Güzel Sanatlar Akademisi’ne bağışladı. Akademi, Monet’nin tanıklarının ifadelerinden yola çıkarak bahçeyi orijinal haline döndürmek için 1976’da kapsamlı bir restorasyon başlattı. Dört yıl süren çalışmaların ardından Monet’nin evi ve bahçesi, 1980 yılında halkın ziyaretine açıldı.
Rekorlar Kıran Bir Turizm Merkezi
Yılın sadece yedi ayı ziyarete açık olan Monet’nin evi, geçtiğimiz yıl 770 bin kişi ağırlayarak kendi rekorunu kırdı. Ziyaretçilerin %52’sini yabancılar, %48’ini ise Fransızlar oluşturdu. Ziyaretçileri evin içinde açık sarı, mavi ve yeşil tonlarda dekore edilmiş odalar karşılıyor. Özellikle mavi ve beyaz fayanslarla kaplı, dönemine göre sıcak ve soğuk suya sahip olan mutfak ile Monet’nin zevkine göre tamamen sarıya boyanmış yemek odası, en çok ilgi çeken ve fotoğraf çekilen alanlar arasında yer alıyor.
Dışarıda ise sanatçının tablolarından fırlamış gibi duran su bahçesindeki nilüferlerin önünde hatıra fotoğrafı çektirmek isteyenler uzun kuyruklar oluşturuyor.
Bahçenin Titiz Bakımı
Bir yol ile iki ana bölüme ayrılan yaklaşık 2 hektarlık bu muhteşem bahçeyle yıl boyunca tam 12 bahçıvan ilgileniyor. Bahçıvanlar, bahçenin farklı alanlarındaki renk uyumunu gözeterek ekim yapıyor ve kullanılan çiçeklerin %80’i bölgedeki özel seralarda yetiştiriliyor. Monet hayattayken bahçenin bakımıyla önce çocukları, daha sonra ise sayıları 8 ila 10 arasında değişen bahçıvanlar ilgileniyordu. 86 yaşında Giverny’deki evinde hayata gözlerini yuman Monet, vasiyeti üzerine bu köyde toprağa verildi.