Narin Güran Cinayeti: Adaletin Sorgulandığı Dava
Diyarbakır’ın bir köyünde 8 yaşındaki Narin Güran‘ın vahşice katledilmesiyle sonuçlanan dava, Güran ailesinin toplu olarak hapsedilmesiyle adeta bir adalet krizine dönüştü. Adli bilişim raporları, tanıklıklar, bilimsel deliller ve asıl şüpheli Nevzat Bahtiyar’ın çelişkili ifadeleri, davanın seyrini karmaşık bir hale getirdi.
Anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim’in müebbet hapse mahkûm edilmesi, sadece bir çocuğun trajik kaybı değil, aynı zamanda bir ailenin dağılması, bir köyün itibarının zedelenmesi ve adalet sistemine olan güvenin sarsılması anlamına geliyordu. Narin’in sessiz çığlığı, toplumun vicdanını ve adalet anlayışını derinden sorgulatan bir yankı uyandırmaktadır.
Delillerin Çığlığı ve Göz Ardı Edilen Gerçekler
Adli bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi’nin detaylı analizleri, tutuklanan aile üyelerinin masumiyetine işaret ediyordu. Yüksel, Enes ve Salim Güran’ın internet trafiği ve imaj kayıtları, olay anında verdikleri ifadelerle tam bir uyum içindeydi: Anne Yüksel yemek hazırlıyor, 18 yaşındaki Enes odasında bulunuyor, amca Salim ise kendi evinde günlük işleriyle uğraşıyordu. Bu durum, altı yaşındaki Eren’in tanıklığıyla da desteklendi. Ancak mahkeme, bu somut deliller yerine, bilimsel geçerliliği tartışmalı olan “daraltılmış baz kaydı” adlı bir çalışmayı esas aldı.
UKB Analizleri Hatalı mıydı?
Hindistan merkezli Brilliant Forensic Investigation (BFI) tarafından hazırlanan rapor, Narin’in kendi evine ulaşamadan, Nevzat Bahtiyar’ın evinin yakınlarında kaçırıldığını ortaya koydu. Bu rapor, Türkiye’nin Ulusal Kriminal Büro (UKB) ve Alman uzmanların önceki analizlerinin hatalı olabileceğini gösterdi. UKB raporunda, Narin olduğu iddia edilen bir “karartı”nın patika yolda tepeye çıktığı belirtilmişti. Ancak Beşikçi, bu karartının Narin olamayacağını, çünkü saatler sonra bile aynı noktada sabit kaldığını kanıtladı. Raporda ne Narin’in cesedini taşıdığı iddia edilen Nevzat’ın ne de battaniyeyi aldığı öne sürülen Salim’in görüntülerinin bulunmaması, raporun güvenilirliğini ciddi şekilde zedeliyordu.
İstinaf Süreci ve Sonuçsuz Kalan İtirazlar
İstinaf mahkemesi başkanı, gerekçeli karara düştüğü şerhte kamera kayıtları, baz raporları ve DNA bulgularının yetersiz incelendiğini belirtti. Özellikle Nevzat Bahtiyar’ın hareketlerinin detaylı bir görüntü analiziyle aydınlatılması gerektiğini vurguladı. Ancak bu önemli itirazlar, ailenin müebbet hapis cezasının onanmasını engelleyemedi. Mahkemenin, bilimsel delillerden çok Nevzat’ın çelişkili beyanlarına ve sosyal medyadaki linç atmosferine dayandığı eleştirileri gündeme geldi.
Sosyal Medyanın Zehirli Gölgesi
Narin Güran vakası, sosyal medyada bir adalet arayışından çok, bir linç kampanyasına dönüştü. Narin’in boğularak öldürüldüğü gerçeğine rağmen “bardaktan boşanırcasına kan” gibi asılsız iddialar hızla yayıldı. Bu dezenformasyon, adil yargılamayı olumsuz etkiledi. Ailenin masumiyetine dair deliller, bu yalan ve iftira perdesinin arkasında kaldı. Narin’in avucunda bulunan 29 cm’lik saç telinin mitokondriyal DNA analizinin Narin’e ait olabileceğini göstermesi, boğulma anında kendi saçını tutmuş olabileceği ihtimalini güçlendirdi. Amcanın arabasındaki DNA izlerinin ise Narin hayattayken bırakılmış olabileceği ve bunun aksinin ispatlanamadığı belirtildi.
Ana Şüpheli: Nevzat Bahtiyar
Davanın kilit ismi Nevzat Bahtiyar, Narin’in cesedini bir çuvala koyup dereye gömdüğünü ancak bir çiftlik kamerasının kırmızı aracını tespit etmesi üzerine itiraf etti. Bahtiyar, 19 gün boyunca arama çalışmalarına katılarak ve aileye sahte tesellilerde bulunarak herkesi yanılttı. Verdiği yedi resmi ifade çelişkilerle doluydu. Başta cesedi üç taşla örttüğünü söylerken, karar duruşmasında bu sayıyı bire indirdi ve Narin’i kucağında taşıdığını iddia etti. Kameralar olmasaydı, gerçeğin asla ortaya çıkmayacağı düşünülüyor.
Nevzat’ın aldatmacası sadece aileyi değil, tüm köyü ve adalet sistemini de kandırdı. Çarıklı’daki oğlunun evinde saklanırken yakalandığında suçu kabul etmek zorunda kaldı. Kırmızı aracının bir çiftlik kamerası tarafından kaydedilmesi, onun itiraf etmesini sağlayan tek unsur oldu.
Adalet Arayışı ve Toplumsal Vicdan
Narin Güran davası, sosyal medyanın körüklediği linç kültürünün adaleti nasıl bir cadı avına dönüştürebileceğinin acı bir örneğidir. Bu zehirli atmosfer, adalet arayışını gölgede bırakarak toplumsal bir çürümeyi beslemiştir. Narin’in hatırası, bir ailenin haksız yere mahkûm edilmesiyle değil, gerçek suçlunun adil bir şekilde cezalandırılmasıyla onurlandırılmalıdır. Yüce Türk adaletinden beklenen de budur. Bu, hepimizin ortak vicdan borcudur.
Kaynak: Haber Merkezi / Erdal Şimşek