Siyasi Analiz: Kılıçdaroğlu Hamlesi Cumhur İttifakı’na Nasıl Fayda Sağlar?

Yargı Kararı Arifesinde CHP ve Kılıçdaroğlu Belirsizliği

Yaklaşan kurultay davası sonucunda, 38’nci olağan kurultayın geçersiz sayılması ve parti yönetiminin mahkeme kararıyla tekrar Kemal Kılıçdaroğlu’na devredilmesi ihtimali giderek kesinleşiyor. Bu durum, Cumhur İttifakı için en elverişli senaryo olarak görülürken, CHP için büyük bir siyasi risk taşıyor. Kılıçdaroğlu’nun bu yolla dönüşü, iktidarı zor durumda bırakacak bir kayyum atanması seçeneğine göre çok daha tercih edilebilir bir durum yaratıyor. Partiye kayyum atanması, iktidar üzerinde bir otoriterleşme baskısı oluşturarak itibar kaybına yol açabilecekken, Kılıçdaroğlu’nun geri dönmesi sorunu bir parti içi meseleye indirgeyerek iktidarın siyasi yürüyüşünü engelleme potansiyeli taşıyor.

Kılıçdaroğlu’nun Tartışmalı Siyasi Geçmişi

Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm seçim başarısızlıklarına rağmen 13 yıl boyunca CHP genel başkanlığı koltuğunda kalması ve son kurultayda dahi 600’den fazla delege oyu alması, dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur.

Siyasete Girişi ve CHP Liderliğine Yükselişi

Ahmet Tan’ın aktardığına göre, Kılıçdaroğlu siyasi kariyerine DSP‘de başlamış ve 1999 genel seçimlerinde milletvekili adaylığı kabul edilmemiştir. O dönemde DSP’nin oyları CHP’den daha yüksekti ve seçim sonuçlarında DSP birinci parti olurken, CHP meclis dışında kalmıştı. Kılıçdaroğlu, daha sonra Deniz Baykal döneminde CHP’ye katılmış ve Baykal’ın bir kaset komplosu sonucu istifasının ardından genel başkanlığa seçilmiştir. Baykal döneminin etkili isimleri, Kılıçdaroğlu döneminde ya partiden ayrılmış ya da siyaseten tasfiye edilmiştir.

İktidarı Rahatlatan Kararlar ve Seçim Yenilgileri

Kılıçdaroğlu’nun aldığı kararlar ve benimsediği tutumlar, dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi pozisyonunu güçlendirmiştir.

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Bahçeli ile anlaşarak, parti tabanının onayı alınmadan Ekmeleddin İhsanoğlu‘nun ortak aday gösterilmesi, Erdoğan’ın seçilmesini kolaylaştıran bir hamle olarak görülmüştür. O dönemde gelen tepkilere verdiği yanıt ise demokrasi anlayışını yansıtır niteliktedir:

Tıpış tıpış sandığa gidecekler.

Ancak CHP seçmeni bu dayatmaya tepki göstermiş ve sonuç siyasi tarihe “Ekmeleddin faciası” olarak geçmiştir.

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Bu seçimde ise Muharrem İnce, yine parti örgütünün onayı olmaksızın, Kılıçdaroğlu tarafından aday ilan edilmiştir. İnce, seçim sürecinde genel merkez tarafından yeterince desteklenmediğini belirterek daha sonra partiden ayrılmıştır.

2023 Seçimleri ve Altılı Masa: Güçlendirilmiş parlamenter sistem hedefiyle kurulan altılı masa, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı için bir araca dönüşmüştür. Partisinin listelerinden diğer partilere 38 milletvekili vererek adaylığını sağlayan Kılıçdaroğlu, seçimi kaybetmiştir. Kamuoyu anketlerinde İmamoğlu ve Yavaş gibi isimler öne çıkarken, Kılıçdaroğlu’nun adaylıktaki ısrarı Cumhur İttifakı tarafından da ‘en zayıf rakip’ olarak desteklenmiştir.

Seçim Sonrası Tutumu ve Partiye Yönelik Hamleler

2023 seçim hezimeti sonrası istifa etmesi beklenirken, Kılıçdaroğlu “değişim”, “dönüşüm” ve “sakin liman” gibi söylemlerle süreci yönetmeye çalışmıştır. Seçimi kaybettikten sonra alternatif bir ofis açması ve parti aleyhine açılan kurultay davasını dolaylı yoldan desteklemesi, siyasi çevrelerde eleştirilmiştir.

Parti Örgütüne Çağrı: Bu Tuzak Aşılmalıdır

Tüm bu yaşananlar, bir karakter analizini zorunlu kılmaktadır. Parti örgütünün bu süreçte ilkeli ve soğukkanlı davranması kritik önem taşımaktadır. Aşağılama veya istifa çağrıları yerine, partinin bu süreci en az hasarla nasıl atlatabileceğine odaklanılmalıdır. Kapatılma dahil olmak üzere birçok zorlu süreci geride bırakan CHP’nin, bu tuzağı da inançlı ve özverili bir duruşla aşacağına inanılmalıdır.