Suriye’nin Süveyda Krizinin Perde Arkası: Dürzi Direnişi ve Dış Müdahaleler

Suriye’de Silahsızlanma Politikası ve Süveyda Gerilimi

Araştırmacı ve yazar Dr. Ersin Aksoy‘un analizine göre, Suriye’deki yeni yönetim, siyasi istikrarı tesis etme amacıyla ordu dışındaki silahlı grupların silah bırakması için kapsamlı bir çaba başlatmıştır. Ancak, bu çağrıya direnen grupların başında Dürziler gelmektedir. Yönetim, çatışmalardan kaçınarak ve can kaybını önleyerek sorunları çözmeyi hedeflerken, Bedevi aşiretler ile bazı Dürzi gruplar arasında yaşanan son çatışmalar tansiyonu artırmıştır. Bu olayların ardından Suriye ordusu, Dürzilerin kültürel ve nüfus merkezi olan Süveyda‘ya müdahale ederek bölgede kontrolü sağlamıştır. Bu gelişmeler, Dürzilerin silahsızlanmaya neden karşı çıktığı sorusunu gündeme getirmiştir.

Dürzi Gruplar Neden Silah Bırakmıyor?

Dürzi toplumunun merkezi hükümetle yaşadığı mevcut gerilim, basit bir olayın ötesinde karmaşık siyasi dinamiklerin bir sonucudur. Bu direnişin arkasındaki temel nedenler, ruhani liderlerin tutumları ve dış müdahaleler olarak öne çıkmaktadır.

Ruhani Lider Hikmet el-Hicri’nin Rolü

Dürzilerin silah bırakmamasının en önemli nedenlerinden biri olarak ruhani liderlerden Hikmet el-Hicri’nin uzlaşmaz tutumu gösterilmektedir. Venezuela doğumlu olan el-Hicri, 2012 yılında Ahmed el-Hicri’nin vefatıyla liderliği devralmış ve uzun süre Beşşar Esed rejimiyle uyumlu bir politika izlemiştir. Ancak 2021‘den itibaren rejime yönelik eleştirilerini açıkça dile getirmeye başlamıştır. Bu değişimin arkasında, Esed rejimine bağlı bazı generallerin Dürzi dini otoritesine yönelik küçük düşürücü tavırları olduğu belirtilmektedir. Rejimin özür dilemesine rağmen el-Hicri, eleştirel duruşunu sürdürmüş ve özellikle 2024‘ten itibaren ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle temaslarını güçlendirmiştir.

İsrail Faktörü ve Dış Müdahaleler

Dürzi liderliğinin Batılı aktörler ve İsrail ile geliştirdiği ilişkiler, Suriye’deki güç dengeleri için kritik bir dönüm noktasıdır. Gazze’de soykırım suçu işlemekle itham edilen İsrail, bu gelişmeleri Suriye’de istikrarsızlığı artırmak için bir fırsat olarak görmektedir. İsrail’in temel hedefi, Türkiye ile yakın işbirliği içinde olan yeni Suriye yönetiminin güçlenmesini engellemektir. Suriye ordusunun Süveyda’da kontrolü sağlamasının ardından İsrail, Dürzi grupları desteklemek amacıyla Suriye ordusuna yönelik hava saldırılarını sürdürmektedir. Başlangıçta Suriye ordusunun müdahalesini olumlu karşılayan el-Hicri, kısa süre sonra tutum değiştirerek taraftarlarına direniş çağrısı yapmış ve ilk açıklamasını dış baskı altında yaptığını iddia etmiştir. Bu çatışmalarda 100’den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. 15 Temmuz 2025 itibarıyla Suriye ordusu Süveyda merkezini kontrol altına alsa da, İsrail’in el-Hicri üzerinden gerilimi artırma çabaları devam etmektedir.

Dürzi Liderler Arasındaki Fikir Ayrılığı

El-Hicri‘nin ulusal diyalog konferansına katılmaması, onun Dürzi toplumu içindeki etkisini ve siyasi otoritesini tartışmaya açmıştır. Bu durum, toplum içinde farklı siyasi eğilimlerin varlığını göstermektedir. Diğer yandan, Suriye hükümetiyle diyalog kuran ve entegrasyon sürecine olumlu bakan Süleyman Abdulbaki gibi liderler öne çıkmaktadır. Abdulbaki, yönetimin desteğiyle siyasi alanda güç kazanırken, bu pozisyonu onu dış destekli suikast girişimlerinin hedefi haline getirmiştir.

Dürzi Meselesine Çözüm Arayışı ve Gelecek Perspektifi

Gelinen noktada, birçok Batı ülkesi Dürzilerin ayrı bir silahlı güç olarak kalmasını desteklememektedir. Türkiye’nin bölgesel bir aktör olarak sürece dahil olması, İsrail’e yönelik uluslararası diplomatik baskıyı artırma potansiyeli taşımaktadır. Suriye ordusunun sahadaki etkinliğini artırması, sorunun askeri yollarla çözümüne katkı sunarken, merkezi yönetimin otoritesini pekiştirmektedir. Bu durum, yerel grupların silahsızlandırılması ve entegrasyon sürecini hızlandırabilir. Yeni yönetimin Dürzi meselesine yaklaşımı, aynı zamanda terör örgütü PKK/PYD‘nin silahsızlandırılması gerektiğine dair de önemli bir mesaj içermektedir.

Uzun vadede, Dürzi toplumu dahil tüm kesimlerin, yeni Suriye’nin üniter yapısına entegre edilmesi, ülkenin etnik ve kültürel çeşitliliği içinde barış ve istikrarın sağlanması için hayati önem taşımaktadır. Hükümetle uyumlu liderlerin meşruiyetinin artması, siyasi gerilimlerin azalmasına ve kalıcı bir çözüm bulunmasına zemin hazırlayabilir. Dolayısıyla, diplomatik ve askeri stratejilerin eş zamanlı yürütülmesi, silahsızlandırma politikalarının başarısı için kritiktir.

[Dr. Ersin Aksoy, araştırmacı ve yazardır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.