Toplumun Değer Yargıları: Gerçek Kıymeti Anlamanın Yolları

Toplumsal Bozunma ve Değerlerin Aşınması

Toplumdaki bozulmalar, bakış açımızı doğrudan etkiler. Azalan bir ışık nasıl görüntüyü bulandırırsa, toplumsal çürüme de algılarımızı netlikten uzaklaştırır. Görüntü netliğini yitirdiğinde, mesafeleri doğru ayarlamak imkansızlaşır ve insanlar birbirlerine dokunmak yerine çarpmaya başlar. Bu nedenle, en çok çatışma yaşayan toplumlar, görüntü netliğini yitirmiş olanlardır. Önyargılarını birer düşünce sananlar, hakikati göremedikleri için önyargılardan hakikat kuleleri inşa eder ve bunlara adeta tapınırlar. Bu durum, gerçeğin üzerine kalın bir perde çeker.

Gerçeklik perdelendiğinde, sahici fikirlerin yerini sanılar alır. Sanılarla birbirine bağlı bireyler ise toplumları yoldan çıkarır. Hiç şüphe yok ki, bir toplumun yoldan çıkması en başta kıymet terazisini bozar. Sağlıksız toplumlar sadece değer bilmez olmakla kalmaz, aynı zamanda ölçüleri şaştığı için değerli ile değersizin yerini de değiştirir. Bu paradigmada, değersize saygı duyulur ve değerli olan hayatın dışına itilir. Bu, adeta bir kısır döngüdür: Toplum hastalanır, birey kişiliksizleşir ve bu bireylerden oluşan toplumlar hastalıkla mücadele eder. Gözler netliğini yitirince, bir kıymık ağaç gibi görünür, ağaçlar ise birer duvara dönüşür. Bu toplumsal cehalet, tam bir felakettir. Böylesi bir atmosferde asıllar ile sahteler birbirine karışır; hafif olan sahteler hızla yayılırken, hakiki olanlar diz çöker ve gözden uzaklaşarak sahneyi sahtelere bırakır.

Aynadaki Yüzümüz ve İçimizdeki Gerçekler

İster sahte ister özgün olsun, her insan kendine bir miktar ayrıcalıklı bakar. Eğer her bakışta kendimize bu ayrıcalığı tanımasaydık, muhtemelen mutsuzluktan o an çatlardık. Aynaların bizim için biraz yalan söylemesi o kadar da kötü bir şey değildir. Duyuların insanı “aldatma” üzerine kurulu olduğu düşünüldüğünde, bunun fıtri bir gerekçeden kaynaklandığını söylemek dahi mümkündür. Belki de hayatı katlanılır kılan, insanın kendine yönelik bu ayrıcalıklı tutumudur. Aynaya her baktığımızda başkalarının gözüyle kendimizi görsek, son derece mutsuz olurduk. Dışarıdan duyduğumuz sözler bizi rahatsız etmeyebilir, ancak o sözlerin arkasındaki niyetler görünür olsaydı keyfimiz kaçar, ömrümüz kısalırdı. Neyse ki Allah, iç sesleri dışarıya kapatmıştır ve cümleler niyetleri örten bir işleve de sahiptir. Neyse ki kulağımıza önce cümlelerin biçimi ulaşır. Aksi takdirde, tepeden bakan bunca niteliksiz insana nasıl tahammül edebilirdik?

Gerçek Niyetler Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Bununla birlikte, hayat bazen bize çevremizdeki insanların iç dünyasını görme fırsatı sunar. Olaylar, bir kuyuya sarkıtılan ip gibi, insanların derinliklerine inmemizi ve niyetlerini çıplak gözle görmemizi sağlar. Genellikle etrafınızdaki yüzler size sevgi dolu bakar, herkes sizi seviyor ve sayıyor gibidir. Ancak hayatın muzip bir yanı vardır; neşesini çoğunlukla sizin hayal kırıklıklarınızdan alır. Kurumsal niteliksizliğin, bireysel nitelikten öç aldığı yer tam da burasıdır. Sahte sevgiler iltifat adıyla ortalıkta dolaşırken, gerçek olanlar göğüs kafesinden bir türlü dışarı çıkamaz.

Kıymet Terazisinin Ölçüsü: Muhtaçlık ve Talep

Kendi gözünüzdeki değerinizi bir kenara bırakın. Çevrenizdeki insanların size gerçekte ne kadar değer verdiğini ancak tökezleyince anlarsınız. Yan yana yürürken kahkahaların bini bir paradır. Ne zaman ki yardıma ihtiyaç duyarsınız, işte o zaman gerçek yüzler ortaya çıkar. Ak koyun, kara koyun o zaman belli olur.

Kıymet terazisinin ayarlarını yerli yerine koyan tek ölçü muhtaçlıktır. Onlar için neyi ifade ettiğiniz, onlardan neyi, ne kadar talep ettiğinizde gün yüzüne çıkar.

Zorluk yaşamayan hiç kimse hayatın gramerini tam olarak bilemez. Zor durumda kalmayan hiç kimse çevresini gerçekten tanıyor sayılmaz. Bir talepte bulunun ve onların gözündeki gerçek değerinizi görün. İsteme kipi, hem ilişkilerin hem de toplumsal konumun yegane turnusolüdür.

Hiyerarşi ve Değer Ölçümü

Sağlıklı toplumlarda daha az olsa da, hastalıklı toplumlarda mutlak ölçü, bir talepte bulunmak ve o talebe verilen yanıttır. Değer ölçümünde, yukarıdakilerin aşağıdakilerden talebi bir ölçüt değildir, çünkü burada zaten bir ast-üst ilişkisi vardır. Ancak aşağıdakilerin yukarıdakilerden talebi, gerçek bir değer konumlanmasını ortaya koyar. Genellikle yukarıya iletilen her talep, bir tepeden bakış, bir aşağılama ve yok sayma refleksiyle karşılanır. Talep etmediğiniz sürece değerinizi asla öğrenemezsiniz. Kıymet terazisi, talebinize verilen yanıttan başka bir şey değildir.

Bozulan Terazi: Günümüz Toplumunun Değer Krizi

Her toplumun bir kıymet terazisi vardır; kimi niceliği, kimi ise niteliği ölçer. Ekonomik iflas, toplumsal yozlaşma, at izinin it izine karışması, dekadans ve gösterişin kölesi olmak gibi tüm olumsuzluklar tek bir amaca hizmet eder: Kıymet ölçüsünün kaybı, değer terazisinin bozulması. Kuyumcular ile demirciler yer değiştirdiğinde, sarı renkteki her metal kendini altın sanmaya başlar. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en büyük sorun, demircilerin kuyumculuk yapmasıdır. Sarıya boyanmış demirler kendini altın sandığında altından bir şey eksilmez belki, ama kıymet terazisinin ağlayacağı kesindir.