AB’nin İsrail Politikası Yargıda: Gazze İçin Adalet Divanına Başvuru Yapıldı

AB’nin İsrail Politikası Yargıya Taşındı: Kurumlar Eylemsizlikle Suçlanıyor

İsrail’in Gazze’deki operasyonları devam ederken, Filistinlilere yönelik hak ihlallerine karşı uluslararası toplumda baskılar artıyor. Bu süreçte, insan hakları ve uluslararası hukukun savunucusu olduğunu belirten Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’e karşı somut adımlar atması yönündeki beklentiler de yükseldi. Özellikle, AB’nin İsrail’e ticari ayrıcalıklar sağlayan Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması talebi sıkça dile getirildi.

Ancak 15 Temmuz’da Brüksel’de bir araya gelen AB Dışişleri Bakanları, bu konuda bir uzlaşıya varamadı. İspanya, İrlanda ve Slovenya gibi ülkelerin çağrılarına rağmen, Almanya ve Avusturya başta olmak üzere bazı üyelerin itirazları nedeniyle İsrail’e yönelik herhangi bir yaptırım kararı alınamadı. Bu durum, AB’nin insan hakları konusundaki duruşunu zayıflattığı yönünde eleştirilere yol açtı.

Hukukçular Derneği JURDI’den Tarihi Dava

AB kurumlarının İsrail’in eylemleri karşısındaki sessizliğine en somut tepki, merkezi Fransa’da bulunan Uluslararası Hukuka Saygı için Hukukçular Derneği’nden (JURDI) geldi. Dernek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetinin işlediği suçlara karşı harekete geçmedikleri gerekçesiyle AB kurumlarını, Birliğin en üst yargı mercii olan Lüksemburg merkezli Avrupa Adalet Divanı’na şikayet etti.

Aralarında akademisyenler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görev yapmış tecrübeli hukukçuların da yer aldığı JURDI, AB Komisyonu ve AB Konseyi’ne karşı Gazze’deki soykırımı engelleme yükümlülüğünü yerine getirmedikleri iddiasıyla 90 sayfalık bir dava dosyası sundu.

Davanın Hukuki Dayanağı: Soykırımı Önleme Yükümlülüğü

JURDI Genel Sekreteri Benjamin Fiorini, dava sürecine ilişkin yaptığı açıklamada, 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin AB için de bağlayıcı olduğunu vurguladı. Fiorini, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) 30 Nisan 2024 tarihli kararını hatırlatarak, soykırım riskinden haberdar olan devletlerin bunu önlemek için tüm imkanlarını kullanması gerektiğini belirtti.

Fiorini, davanın temelini oluşturan soruları şöyle özetledi: “Bir, AB (Gazze’de) soykırım işlenmesi riskinden haberdar mıydı? İki, AB bu riski ortadan kaldırmak için ne yaptı?”

Fiorini, BM raporları ve uluslararası yargı organlarının kararlarıyla AB’nin bu riskten “açıkça” haberdar olduğunun altını çizerek, Birliğin bu riski önlemek adına elindeki imkanları kullanmadığını ifade etti.

“AB, Çifte Standart Uyguluyor”

Fiorini, AB’nin İsrail’e yönelik tutumunu eleştirirken “çifte standart” uyguladığını belirtti. Gazze’deki suçlara rağmen İsrail ile diplomatik, askeri, ekonomik ve bilimsel ilişkilerin devam ettiğini söyleyen Fiorini, AB’nin Ukrayna ve Gazze’ye yaklaşımları arasındaki farka dikkat çekti.

“Avrupa Birliği, bir başka yükümlülüğe daha tabidir; her koşulda uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmesini sağlama yükümlülüğü. Oysa, Gazze’de uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmediği açıkça ortadadır. Bu suçları önlemek için İsrail üzerinde hiçbir baskı mekanizması uygulamayan AB, bu yönüyle de yükümlülüklerini açıkça ihlal etmektedir.”

Fiorini, AB’nin Rusya’ya karşı hızla 18 yaptırım paketi uyguladığını hatırlatarak, Birliğin güvenilirliğini korumak için Gazze konusunda da aynı kararlılığı göstermesi gerektiğini savundu.

Davanın Hedefleri ve AB İçindeki Bölünme

JURDI’nin açtığı dava ile İsrail ile Ortaklık Anlaşması dahil tüm işbirliği anlaşmalarının askıya alınması ve soykırım suçundan sorumlu siyasi ve askeri yetkililere yaptırım uygulanması hedefleniyor.

Ortaklık Anlaşması’nın Askıya Alınmamasına Tepkiler

AB, kamuoyu baskısıyla 20 Mayıs’ta İsrail ile Ortaklık Anlaşması’nı “insan haklarına uyma” şartı çerçevesinde incelemeye almıştı. Ancak 15 Temmuz’daki toplantıdan bir karar çıkmadı. AB Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, İsrail’in taahhütlerini yerine getirmemesi halinde “harekete geçmek için hazır olacaklarını” belirtti.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard ise kararsızlığı, Birliğin kendi kurallarına ve Filistinlilerin insan haklarına karşı “acımasız ve hukuksuz bir ihanet” olarak nitelendirdi.

Anlaşmanın tamamen askıya alınması için oy birliği gerekirken, İspanya, İrlanda ve Slovenya askıya almayı destekliyor. Buna karşılık Almanya, Avusturya, Çekya ve Macaristan gibi ülkeler bu adıma karşı çıkıyor.