Çanakkale Ruhu: İstanbul Sultanisi’nin Kahraman Talebeleri
Çanakkale Savaşı’nın patlak vermesiyle, günümüzdeki adıyla İstanbul Erkek Lisesi olan İstanbul Sultanisinden 50 talebe, vatanlarını müdafaa etmek amacıyla gönüllü olarak cepheye koştu. Ne var ki, 19 Mayıs gecesi Anzak birliklerine karşı gerçekleştirilen zorlu taarruz sırasında, İstanbul Sultanisinden savaşa iştirak eden 50 öğrencinin tamamı Kabatepe’de şehit düştü.
Vatanın geleceğinde kilit bir rol oynaması beklenen bu gençler, içlerindeki şehadet arzusuyla ve özgür olmadan Müslüman olunamayacağı bilinciyle hareket etmişlerdi. Onları bu yola çıkaran temel güdüler vatan savunması ve İ’la-yi Kelimetullah davasıydı. Bu yolculukta onları endişelendirmeyen tek sonuç ise şehadetti.
Şehadet Makamı ve İnancın Gücü
Kuran-ı Kerim’de “şehit” kavramı, otuz beş kez tekil, yirmi bir kez çoğul ve bir kez de ikil formda olmak üzere toplamda elli yedi defa zikredilmektedir. Bu durum, şehitliğin varlığını doğrudan Hak Teala’nın ayetlerine dayandıran yüce bir makam olduğunu gösterir. Kısacası, Allah’ın ayetlerine inanmayan, onları görmezden gelen veya kesin bir imana sahip olmayan bir kimsenin, İstanbul Sultanisindeki gençler gibi bilinçli bir şekilde ve sevinçle bu makama koşması beklenemez.
Bu gerçekten hareketle, ilk İslam Devleti’nin, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ve bu cennet vatanın yeniden dirilişini sağlayan en büyük itici gücün Allah’ın ayetleri olduğunu idrak etmek gerekir. Ancak günümüzde, bu vatanın kuruluşundaki temel saiklerden olan İslam’ı yok sayan ve varoluşsal temellerimizi sarsmaya çalışanlara üzülerek tanıklık ediyoruz. Ülkenin tarihini, kuruluş dinamiklerini ve atalarımızın o coşkulu savunmalarının ardındaki manevi kaynağı bilmeyenler veya bilmezden gelenler, ortak geleceğimize katkı sunamadıkları gibi İstanbul Sultanisinin de manevi vebalini taşımaktadırlar.
İstanbul Sultanisinden İTÜ’ye: Bir Asırlık Zihinsel Kopuş
İstanbul Sultanisi’ndeki talebeleri harekete geçiren en önemli manevi kaynaklardan biri de, bugün üzeri örtülmek istenen ve ölümü yalnızca Allah için kabul etmeyi bildiren şu ayetti:
“De ki: “Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am/162)
Bu bağlamda, İTÜ mezuniyet programı sırasında En’am suresinin 162. ayetinin yazılı olduğu bir pankartı engellemek için öne atılanların ve ayetin önünü kapatarak LGBT bayraklarını “gururla” dalgalandıranların güdülerini anlamak zor değildir. Evet, dünya büyük bir değişim geçirdi. Fakat İstanbul Sultanisinden İTÜ’ye nasıl böyle keskin bir dikey geçiş yaşandığını anlamak için ‘dünya çok değişti’ gibi basit bir cevap yetersiz kalmaktadır.
Gelecek Tasavvuru ve Zihinsel Devrim İhtiyacı
Değişimin kendisi de dahil olmak üzere her şey değişse bile, değişmeyecek olan tek gerçek O’na kul olabilme ve bu kulluğun gerektirdiği şartları koruma sorumluluğudur. Bu sorumluluk, bezm-i elest’te verilen sözün değiştirilemez bir maddesidir. Bu idrake ulaşmak ise sosyoloji, ahlak, eğitim, tarih bilinci, medeniyet mefkûresi ve aile gibi birçok alanı kapsayan çok boyutlu bir zihinsel devrimi gerektirmektedir. Dolayısıyla, gelecek tasavvurumuzla doğrudan ilişkili olan bu durumun düzeltilmesi için İslam’dan beslenen bir zihinsel devrimin varlığı kaçınılmazdır.
1915 yılında İstanbul Sultanisinde bu ülkenin geleceği olarak görülen gençlerin ruhunu harekete geçiren güdü ile günümüz İTÜ mezuniyet töreninde gençlerin bedenini harekete geçiren güdü arasında devasa bir fark bulunmaktadır. Bu makasın ne kadar açık olduğu, bizim varoluş mücadelemizin de nihai sonucunu belirleyecektir. Çünkü mezuniyet programında engellenmek istenen yalnızca bir ayet değil, aynı zamanda bu vatanı her defasında yeniden ayağa kaldıracak olan Anadolu Ruhudur.