İdeolojiler Üstü Bir Erdem: Türkiye’de Neden Sorgulamak Zorundayız?

Eğitim Sistemimiz ve Sorgulama Kültürü

Türkiye’deki eğitim sistemimiz ne yazık ki “araştırmaya, sorgulamaya” pek de açık bir yapıya sahip değil. Bu durum, eğitimcilerimizin büyük bir bölümü için de geçerli. Turizm alanındaki önlisans eğitimimin ilk yılında, “İnkılap Tarihi” dersinden bütünlemeye kalmamın tek sebebi, Ultra Kemalist olarak tanımlayabileceğim hocamın anlattıklarını basit bir soru ile çürütmemdi. Bu duruma itiraz edebilirdim ama yapmadım; bütünleme sınavından çok yüksek bir not alarak dersi rahatlıkla geçtim.

Toplumsal Beklenti: Koşulsuz İtaat

Toplumumuzda yaygın bir beklenti var: Birileri, söylediklerinin ve yaptıklarının “İşittik ve itaat ettik!” anlayışıyla, tam bir teslimiyetle kabul edilmesini bekliyor. Bu beklenti sadece Kemalistlere özgü değil; muhafazakârlar da kendilerine yöneltilen bir itirazla karşılaştıklarında sinirleniyorlar. Her dediklerine “evet” dememizi, her eylemlerinde bir “hikmet” aramamızı istiyorlar.

Eleştirinin ve İkazın Gerekliliği

Ne münasebet! Herkesin eleştiriye, ikaza ve yanlışlarının yüzüne söylenmesine ihtiyacı vardır. Ancak soru sorduğunuzda veya karşı çıktığınızda hemen “kabahatli” ilan ediliyorsunuz. Belirli sosyal medya çevreleri tarafından anında bir yerlere etiketleniyor, damgalanıyorsunuz. O ideoloji, bu ideoloji benim için önemli değil; ben sadece hakikatin peşindeyim. Unutulmamalıdır ki, kimse lâyüsel (sorgulanamaz) değildir.

İnancımız ve Aklımızı Kullanma Sorumluluğu

Sorgulamak, aynı zamanda inancımın bir gereğidir. Kutsal kitabımızda “aklımızı kullanmamızı” emreden onca ayet varken, neden fanilerin düşüncelerini ve stratejilerini mutlak bir “rehber” olarak kabul edelim? Düşüncelerimize fren, sorularımıza “sınır” mı koyacağız?

Peygamber Efendimizin Sorgulamaya Yaklaşımı

Hz. Peygamber (s.a.v.)’nin hayatına baktığımızda, toplumun en sert üsluplu, en “itirazcı” görünen bireylerinden gelen sorulara bile asla tepki göstermeden cevap verdiğini görürüz. Bir Bedevi’nin onun karşısına geçip sorduğu sorular bunun en güzel örneğidir:

“Seni Allah mı gönderdi? Beş vakit namazı Allah mı emretti? Oruç tutmayı Allah mı emretti? Zenginlerden alıp fakirlere dağıtmayı Allah mı emretti?”

Muazzez Peygamber (s.a.v.), bu sorular karşısında “Sen kim oluyorsun da koskoca Peygamberi sorguluyorsun?” demedi. Aksine, her bir soruya teker teker cevap verdi. Tebliğini sorgulayan bu bedevi, aldığı cevaplardan ve gördüğü tavırdan etkilenerek o anda iman etti. Bu gibi pek çok örnek, “tabanın” sorduğunu ve Hz. Peygamber’in “Haddini bil!” demeden cevapladığını göstermektedir.

Günümüzdeki Eleştiriye Tahammülsüzlük

Ne var ki günümüzde, “şöhretlendirilmiş” bazı gazetecilere nazikçe bir itirazda bulunduğunuzda bile anında “engeli”, hatta hakareti yiyorsunuz. Vekillerin neredeyse hepsi “sayın” vekil ve çoğu burunlarından kıl aldırmıyor. Birçoğu, “dışlanma” endişesiyle gerçek duygu ve düşüncelerini dile getirmekten çekiniyor. Ortam maalesef böyle.

Kahramanlar ve Hainler İkilemi

Birileri sürekli insanları damgalıyor; kahramanlarla hainler, duruma göre sürekli yer değiştiriyor. Ben şuna inanıyorum ki, bu ülkenin insanlarının kahir ekseriyeti vatanseverdir. Bizim gibi düşünmeyenlerin büyük bir bölümünün “hain” olduğunu zannetmek, en başta kendimize olan güvensizliğimizin ve kendimizi inkâr etmemizin bir göstergesidir.

Sevgi, Sorumluluk ve Eleştiri

Ben, hata yaptığımda beni ikaz eden kişiye “dost” derim. Eğer “dostum” dediğiniz kişi sürekli sigara içiyor ve siz onu uyarmıyorsanız, bu gerçek bir sevgi değildir. Anneler ve babalar, çocuklarını çok sevdikleri için onların kendilerine zarar vermesine sessiz kalamazlar. Sevgi, sevilenin zarar görmemesi için kılı kırk yarmayı gerektirir. Biz bu memleketi çok seviyoruz. Bu yüzden, kim ne derse desin, hangi kavramı veya ideolojiyi öne sürerse sürsün, “sorgulayacağız”.

Nihai Duruş: İtaat Yalnızca Allah’adır

“İşittik ve itaat ettik!” Bu teslimiyet, yalnızca Allah’a ve O’nun hükümlerinedir. Kimse, ne Kemalizm adına ne de muhafazakârlık adına bizden kayıtsız şartsız bir itaat beklemesin. Amacımız hayra motor, şerre fren olmaktır. Rabbimize, aklımızı ve kalbimizi hayırlarla doldurması için dua edelim.