Sana Göre Haber

İsrail’in Suriye’deki Yeni Kaos Planı: Netanyahu’nun Tehlikeli Oyunu

Orta Doğu’da Bitmeyen Kaos ve İsrail’in Rolü

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Necat Taşçı, İsrail’in Suriye’de istikrarı hedef alan son sabotaj girişimlerinin arkasındaki dinamikleri analiz ediyor. Orta Doğu’da İsrail’in kurulmasıyla başlayan kaos, günümüzde bölgeyi ve dünyayı çözülmesi zor bir düğüme hapsetmiştir. 14 Mayıs 1948‘de kurulmasının hemen ardından Filistinlilerin yarısını zorla yerinden ederek Nekbe‘yi başlatan İsrail, 2025’e doğru yaklaşırken sadece Filistin’le sınırlı kalmayan, sınır tanımayan bir kaosu küresel ölçekte yaymaya devam etmektedir.

Geçmişteki 1948-1949, 1956, 1967, 1973, 1982, 2006 savaşları ve 2023‘ten bu yana devam eden Gazze soykırımı ile uluslararası sistemi, komşu ülkelerin huzurunu ve küresel barış umudunu yok eden İsrail, şimdi de on yıllardır Baas zulmü altında ezilen Suriye halkını hedef almaktadır. 14 yıl boyunca Esed rejimine ve işbirlikçilerine karşı yalnız bırakılan bir halkın yeniden toparlanmaya çalıştığı bu dönemde, İsrail bölgeyi bir kez daha kana bulayarak varlığını sürdürme çabasındadır.

Suriye’de İstikrarı Bozma Girişimi: Dürzi Gruplar Üzerinden Provokasyon

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Suriye’deki yeni yönetimi tanıdığı, ekonomik yaptırımları kaldırdığı ve Batılı aktörlerin yeni yönetimle temaslarını artırdığı bir süreçte, Netanyahu rejimi Washington’un uyarılarını hiçe sayarak Suriye’ye yönelik saldırılar başlatmıştır. Netanyahu’nun bu adımı, siyasi iktidarını korumak adına giriştiği son derece tehlikeli bir sabotaj olarak görülmektedir.

Yeni Suriye hükümetinin tüm azınlık gruplarıyla diyalog kurduğu ve Dürzilerin taleplerinin karşılandığı bir ortamda İsrail, Süveyda’daki Dürzi lider Hikmet el-Hicri ve ona bağlı grupları kışkırtarak Suriye’yi yeni bir kaosa sürüklemeyi amaçlamaktadır. Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat ise İsrail’in bu komplosunu açıkça deşifre etmiştir.

İsrail’in Dürzileri koruma bahanesiyle bazı Dürzi grupları kullanarak Suriye’de karışıklık çıkarmaya çalıştığını belirten Canbolat, ‘Süveyda, Suriye’nin ayrılmaz bir parçasıdır’ diyerek Tel Aviv’in planlarına karşı net bir duruş sergilemiştir.

Türkiye’nin Kararlı Tutumu ve Bölgesel İstikrar Vurgusu

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın açıklamaları, bu kritik süreçte büyük önem taşımaktadır. Fidan, İsrail’in Suriye’nin güneyini ve Şam‘ı hedef alan saldırılarını endişe verici olarak nitelendirmiş ve Suriye’de istikrarı baltalayan her türlü müdahalenin derhal sonlandırılması gerektiğini vurgulamıştır. Bakan Fidan, bu saldırgan politikaların sadece bölge için değil, bizzat İsrail için de büyük tehlikeler barındırdığını ifade ederek, İsrail’in bu yoldan bir an önce dönmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, ülkedeki terör bağlantılı grupların, özellikle YPG’li teröristlerin, bu durumdan fayda sağlamaması gerektiği konusunda net mesajlar vermiştir.

Netanyahu’nun Son Çırpınışları mı?

Bölgedeki şiddet politikalarını sürdürmek için gerekçesi kalmayan İsrail hükümetinde, Haredi Yahudilerin hükümetten çekilmesiyle eş zamanlı olarak bu sabotaj girişiminin başlatılması dikkat çekicidir. Artık bir azınlık hükümetine dönüşen Netanyahu kabinesinin bu hamleleri, son çırpınışları olarak değerlendirilebilir. Muhalefet lideri Yair Lapid‘in, Netanyahu hükümetinin meşruiyetini yitirdiğini ve derhal seçime gidilmesi gerektiğini belirtmesi, Netanyahu’nun iç politikada ne kadar sıkıştığının bir göstergesidir.

İsrail’de yapılan son anketlere göre, İsraillilerin yaklaşık yüzde 75‘i Hamas ile acil bir esir takası anlaşması yapılmasını istemektedir. Hatta Netanyahu’nun kendi koalisyon destekçilerinin bile yüzde 60‘ı bu görüşü paylaşmaktadır. Bu nedenle, Gazze’de ateşkesin kaçınılmaz hale geldiği ve uluslararası baskının arttığı bir dönemde, Suriye’nin istikrarı Netanyahu’nun kişisel hırslarına kurban edilmemelidir.

‘Haydut Devlet’ Kimliğine Bürünen İsrail

Netanyahu hükümeti, bugüne dek hava savunma sistemleri olmayan ülkelere saldırarak iktidarda kalmaya çalışmış, ancak kara savaşlarında somut bir başarı elde edememiştir. Komşusu Suriye’yi istikrarsızlaştırması durumunda Netanyahu, öncelikle kendi halkını, ardından Şam’ı ve tüm bölgeyi asimetrik savaşların ve şiddetin merkezine yerleştirecektir. Bu bağlamda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın bölge ülkeleri ve ABD’li yetkililerle yürüttüğü diplomasi trafiği, bu çılgınlığa karşı ortak bir duruş oluşturulması açısından hayati öneme sahiptir.

Geçmişte İsrail ve ABD’nin sıkça kullandığı ‘rouge state’ yani ‘haydut devlet’ tanımına, bugün bizzat İsrail’in kendisinin uyması, ders alınması gereken manidar bir gerçektir. Gazze’deki soykırımla insanlığın vicdanında mahkum olan İsrail, iç ve dış politikasında köklü bir dönüşüm yaşamazsa, en büyük destekçisi ABD’nin bile dış politika önceliklerini tehlikeye atacaktır.

[Dr. Ufuk Necat Taşçı, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]

Exit mobile version