Siyasete Kayıtsız Kalmak: Kendi Kaderinden Vazgeçmek
Siyasetle ilgilenmemeyi seçmek, ilk bakışta basit bir kişisel tercih gibi görünebilir. Ancak bu, aslında insanın kendi kaderiyle arasına bir mesafe koymasıdır. Tüm kontrolü başkalarına devretmek, rotası belirsiz bir gemide çaresizce oturmaya benzer. O gemi bir gün karaya oturduğunda, “Benim bir suçum yok” demek mümkün olmaz. Çünkü fırtınalar, pusulası olmayanları asla affetmez.
Gündelik Hayatın Her Anında Siyaset
Yaşamımızı şekillendiren en temel kararlar, siyasi bir iradenin sonucudur. Hangi okulda ne öğretileceği, hangi ürünün fiyatının ne olacağı veya hangi mahallenin öncelikli hizmet alacağı gibi konular, sizin dışınızda belirlenir. Eğer bu kararlar alınırken masada yoksanız, sizin adınıza karar verenler mutlaka vardır. Ve bu kararlar, bir gün karşınıza “hayat” olarak çıkar.
“Ben Sadece İşimi Yaparım” Yanılgısı
“Ben sadece işime odaklanırım” diyenlerin sayısı oldukça fazladır. Peki, o işin çalışma şartlarını kim belirliyor? Aldığınız maaşı kimin onayı belirliyor? Ödediğiniz vergiyi kimin kararı koyuyor? Dürüst ve çalışkan bir insanın emeğinin karşılığını alamaması, bireysel hatalardan değil, değerlerin ve önceliklerin yanlış belirlendiği bir sistemden kaynaklanır.
Sessizliğin Bedeli ve Adaletin Sesi
Mevcut tabloyu susarak değiştirmek imkansızdır. Bazen yorgunluktan, bazen de umutsuzluktan sessizliğe bürünürüz. Fakat ne olursa olsun, adaletsizliğe sessiz kalmak, sakince akan bir nehre sırtınızı dönmektir. O nehir bir gün aniden yön değiştirir ve önüne ne çıkarsa alıp götürür.
İyilik isteyen bir kişi, yalnızca iyi niyetle değil, aynı zamanda bilinçle hareket etmelidir. Çünkü adalet, tesadüflerle değil, kararlı bir iradeyle tesis edilir. Eğer söyleyecek bir sözünüz varsa, yerinizi almalısınız. Adalet, sözünü söyleyenlerin omuzlarında yükselir.
Liyakat, Emek ve Toplumsal Huzur
Bugün eğitimli, sabırlı ve helal kazanç peşinde koşan birçok insan, emeğinin karşılığını bulabildiği bir düzende yaşayamıyor. Bu durum, bireylerin yetersizliğinden değil, alın terinin değersizleştirildiği ve liyakatin geri planda kaldığı bir ortamdan kaynaklanmaktadır. Bir mümin yalnızca ibadetleriyle değil, adaleti savunma biçimiyle de sınanır. Asıl ölçü, her şey yolundayken değil, zor zamanlarda sergilediğimiz duruştur. Adaletin rızaya değil, hak edişe göre dağıtıldığı bir toplumda herkes gerçek huzuru bulur.
Bir Sesle Başlayan Değişim
“Tek başıma neyi değiştirebilirim ki?” düşüncesi yaygındır. Ancak unutulmamalıdır ki, en büyük değişimler her zaman tek bir sesle başlar. Sessizlik, mevcut dengeleri bozar. Bu yüzden asıl mesele sadece ses çıkarmak değil; doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde konuşabilmektir.
Siyaset Sadece Seçim Değildir
Kimin hak ettiği konuma geleceği ve kimin sözünün duyulacağı, bu ortak iradenin bir eseridir. Bu nedenle siyaset, yalnızca sandığa indirgenemez. Mahallede bir ihtiyaç sahibine uzatılan yardım eli, okulda bir öğrenciye verilen kitap veya hastanede öncelik tanınan bir hasta da siyasetin olumlu sonuçlarıdır.
Geleceğe Karşı Vicdani Sorumluluk
Siyaset sadece bugünü değil, yarınlarımızı da şekillendirir. Bugün atılan adımlar, yarının çocuklarının hayatını doğrudan etkiler. Bu sürece kayıtsız kalmak, geleceğin inşasına katkıda bulunmamak anlamına gelir. Bu, vicdan sahibi hiçbir bireyin taşıyamayacağı kadar ağır bir yüktür.
Her şeyin karmaşık ve içinden çıkılmaz göründüğü anlar olabilir. Fakat hakikati arayan, eninde sonunda yolunu bulur. O hâlde kendimize şu soruyu sormalıyız: “Bütün bunlar olurken ben neredeydim? Sadece izledim mi, yoksa bir adım attım mı?”
Kendi geleceğimizin rotasını çizmek, başkalarının kararlarına teslim olmamaktan geçer. Bu sadece siyasi değil, aynı zamanda ahlaki bir duruştur. Sözünü söyleyen kaybetmez. Hakkı savunan ve katılım gösteren toplumlar daima ayakta kalır. Siyaset, hayatınızın tam merkezindedir ve geri durmak, başkalarının iradesine boyun eğmektir. Vakit geç olmadan sözünüzü daha güçlü söyleyin, çünkü o söz sadece sizi değil, tüm geleceği şekillendirecektir. Siyaset, işte o emanete sahip çıkma iradesidir.