Soğuk Savaş’ın Ortasında Tarihi Bir Buluşma
Bir tokalaşma tarihi ne kadar değiştirebilir? Yaklaşık 50 yıl önce, 17 Temmuz 1975‘te, Soğuk Savaş’ın yarattığı buzdan duvarda küçük bir çatlak açıldı. Bu tarihi an, o zamanlar Batı Almanya üzerinde bir yerde birbirine kenetlenen iki uzay aracının buluşmasıyla mümkün oldu. Bu araçlardan Apollo, Amerika Birleşik Devletleri’nden; Soyuz ise Sovyetler Birliği’nden geliyordu. Bu iki ülke, on yıldan fazla bir süredir amansız bir uzay yarışı içindeydi.
Bu tarihi buluşmadan iki gün önce, dünyanın zıt kutuplarında görev başlamıştı. Önce Sovyetler Birliği iki kozmonotunu yörüngeye fırlattı, ardından birkaç saat sonra ABD’li astronotlardan oluşan ekip onları takip etti.
Yörüngedeki Sembolik El Sıkışma
Zamanlaması titizlikle planlanan bu görevin zirve noktası, iki Soğuk Savaş rakibinin ortaklaşa gerçekleştirdiği dünyanın ilk mürettebatlı uluslararası uzay uçuşunda, Apollo ve Soyuz arasında gerçekleşen sembolik el sıkışmaydı. Olaydan sadece dakikalar önce, Houston’daki yer kontrolden gelen talimatlar netti: “Moskova kenetlenmeye hazır. Houston yanaşmaya hazır. Her şey size bağlı beyler. İyi eğlenceler!”
Milyonlarca insan, ilk kez iki farklı türde uzay aracının Uzay’da bir araya gelmesini endişeli bir merakla izledi. Kapak açılıp iki komutan, ABD’li astronot Thomas Stafford ve Sovyet kozmonot Alexei Leonov, el sıkışmak için bir araya geldiğinde, Dünya’dan izleyenler gözlerine inanamadı. İki ezeli düşman, rekabetin en yoğun yaşandığı uzayın derinliklerinde dostça şakalaşıyor ve keyifli anlar paylaşıyordu.
Jeopolitik Gerçekler ve Uzay Diplomasisi
Üç yıl süren dikkatli bir planlama ve eğitimin sonucu olan bu olay, o zamana kadar genellikle karşılıklı hakaretler ve nükleer savaş tehditleri savuran iki süper güç arasındaki yumuşamanın (détente) güçlü bir sembolü haline geldi. Tarihçilere göre, uzayda ortak bir görev düzenleme kararı, Dünya’daki sert jeopolitik gerçeklerden doğmuştu. Hem ABD hem de Sovyetler Birliği, özellikle ABD’nin ağır kayıplar verdiği Vietnam Savaşı gibi vekalet savaşları nedeniyle yıpranmıştı. Sovyetler Birliği de çeşitli cephelerde siyasi ve ekonomik baskılar altındaydı. Üç yıl önce, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon ve Sovyet lideri Aleksey Kosigin, ikili ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan bir dizi anlaşma imzalamıştı. Uzay, bu gerilimi azaltma ve bir tür yumuşak güç sergileme girişimi için tarafsız bir arena olarak görülüyordu.
Görevin Uzun Vadeli Etkileri ve Mirası
Peki bu tarihi eylemin gerçekten kalıcı bir etkisi oldu mu? 50 yıl önceki görevde yer alan Apollo astronotlarından Vince Brand, durumu şöyle özetlemişti:
“Soğuk Savaş sırasında Doğu ile Batı arasındaki kapıda bir çatlak açacak konumdaydık.”
2024’te hayatını kaybeden ve görevin Apollo komutanı olan Tom Stafford ise o anın gücünün, uzun vadeli bir değişim yaratma potansiyelinden çok, anlık sembolizminde yattığını düşünüyordu. 2015’te verdiği bir demeçte şöyle demişti:
“Yolun nereye ya da ne kadar uzağa gideceğini düşünmüyordum. Aksine, farklı dillere, farklı ölçü birimlerine ve kesinlikle çok farklı siyasi sistemlere sahip iki ülkenin ortak bir amaç için birlikte çalışabileceğini dünyaya gösterebilirdik.”
Liderlerin Tepkileri ve Kırılgan İyimserlik
İki ülkenin liderleri de bu sembolizmi hızla benimseyerek kamuoyuna destek mesajları verdi. Sovyet lideri Leonid Brejnev, uzaydaki el sıkışmayı “yeni olasılıkların” bir başlangıcı olarak nitelendirdi ve bunu “barışın çıkarları doğrultusunda” gelecekteki bilimsel işbirliğinin temeli olarak gördüğünü belirtti.
ABD Başkanı Gerald Ford da benzer şekilde, bu olayın iki eski düşmanın gelecekteki işbirliği için taşıdığı anlama dikkat çekti:
“Bu kapıyı açmak uzun yıllarımızı aldı. Bu ilk ortak çabanın mümkün kıldığı uzay görevlerinin az ya da çok sıradan hale geleceği günün çok uzak olmadığından eminim.”
Ancak geriye dönüp bakıldığında, bu beklentinin aşırı iyimser olduğu görülüyor. Görev siyasi ve teknik bir başarı olsa da, 1970’lerin sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ve Sovyet cumhuriyetlerindeki siyasi iklimin kötüleşmesiyle gerginlikler yeniden tırmandı. ABD’deki Reagan yönetimi de Moskova ile işbirliğine sıcak bakmadı ve bu durum, uzay alanındaki potansiyel ortaklıkları askıya aldı.
Uluslararası İşbirliğinin Geleceği
Yine de, 1975‘teki tokalaşmanın yarattığı plan, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ABD-Rusya ilişkileri geliştikçe gelecekteki projeler için bir temel oluşturdu. Stafford’un da belirttiği gibi: “Bugün Uluslararası Uzay İstasyonu‘nda yaptıklarımız, sahip olduğumuz çalışma grupları ve olaylara yaklaşım şeklimiz, sıfırdan başlayarak Apollo-Soyuz’da yaptıklarımıza dayanıyor. Bu, uluslararası keşif için ilerlemenin kapısını açtı.”