Türkiye Siyasetinde Tartışmalı İttifak ve Af Söylentileri
Adalet Bakanı Tunç, “Terörsüz Türkiye süreci bir pazarlık süreci değil. İmralı’dan yapılan çağrıda da böyle bir pazarlığın olmadığı açıkça belli” ifadelerini kullanırken, 10. yargı paketinin bu sürece katkı sağlayabileceğini belirtti. Bu durum, TBMM’nin yasama görevini PKK’nın talepleri doğrultusunda yerine getireceği yönündeki eleştirileri beraberinde getirdi.
Bakan Tunç’un “… tüm silahlar yakılmalı” şeklindeki ifadesi, hukuki bir tartışmayı alevlendirdi. Hukukçulara göre, bu silahların tek tek tutanakla teslim alınması, kimliklerin kaydedilmesi ve balistik incelemelerle hangi suçlarda kullanıldığının tespit edilmesi gerekiyor. Bu yaklaşım, PKK militanlarının eylemlerinin cezasız kalabileceği ve on binlerce cinayetin üstünün örtülebileceği endişelerini doğuruyor. Cezaevlerindeki beş bini aşkın PKK’lı için infaz düzenlemesi ve Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklikler gündemde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa’nın 104. maddesi kapsamındaki yetkisini kullanarak bazı mahkumları serbest bırakması da bu tartışmaları besliyor.
DEM Partili Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Adalet Bakanı ile yaptıkları görüşme sonrası “Her konu konuşuldu, ayrıntı vermeyeceğiz” açıklamasını yaptı. Bu durum, sürecin şeffaflığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Bir diğer yandan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, PKK’nın simgesel bir silah yakma eylemi sonrası DEM Partili Buldan’ı arayarak “Emeğiniz ve katkılarınız büyük, teşekkür ederim” demesi, siyasi kulislerdeki senaryoların ne denli başarılı bir şekilde yönetildiğini gözler önüne seriyor.
Uluslararası Örnekler: IRA ve ETA Süreçleri
İngiltere ve IRA Modeli
2005 yılında İngiltere-İrlanda ekseninde IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu), silahlı mücadeleyi sonlandırdığını duyurarak silahlarını bağımsız bir komisyona teslim etti. Bu süreç, Uluslararası Bağımsız Silahsızlanma Komisyonu tarafından denetlendi. IRA militanları için genel bir af yerine, cezaların hafifletilmesi ve koşullu salıverilme gibi yöntemler uygulandı. IRA’nın siyasi kanadı olarak bilinen Sinn Féin partisi de bu süreçle birlikte yasal siyasi zemine entegre oldu.
İspanya ve ETA Modeli
İspanya’da ise BASK-ETA örgütü, silahlarını doğrudan hükümete değil, sivil toplum örgütleri aracılığıyla teslim etti. İspanyol hükümeti bu adımı bir “tiyatro” olarak nitelendirerek ETA ile müzakereyi reddetti. Teslim olan militanlar için herhangi bir af çıkarılmadı ve her üye bireysel olarak yargılandı. ETA’nın siyasi uzantıları olan Sortu ve Bildu partileri ise demokratik siyasete katılım sağladı.
DEM Parti’nin Rolü ve Tarihsel İddialar
DEM Parti’nin, ABD destekli olduğu iddia edilen PKK’yı bir araç olarak kullanarak etnik siyaset yürüttüğü eleştirileri yapılıyor. 21. yüzyılda etnik milliyetçiliğin çağdışı olduğu vurgulanırken, partinin bunu sol-sosyalist bir maske altında yaptığı öne sürülüyor. Yazara göre DEM Parti, AKP-MHP iktidarının devamı, Erdoğan’ın konumunu güçlendirmesi ve anayasanın ulusal birlik maddelerinin değiştirilmesi için onursuz bir işbirliğine girmiştir. Ayrıca, Kürt kökenli vatandaşların önemli bir bölümünün de DEM yönetimini onaylamadığı ifade ediliyor.
Kanco aşireti lideri Ahmet Türk’ün, “Kürtler, Büyük Selçukluları desteklediğinde Selçuklular, Horasan ve Anadolu’ya yayıldı. Yani Kürtler sayesinde bu coğrafyaya geldiler” şeklindeki iddiasının tarihsel gerçeklerle örtüşmediği, Claude Cahen ve Osman Turan gibi tarihçilerin eserlerine atıfta bulunularak belirtiliyor.
Anayasa Değişikliği Endişeleri ve Çözüm Yolu Olarak Erken Seçim
Siyasi atmosferde, Attilâ İlhan’ın “Yüzde 10 hain kontenjanımız var” sözü hatırlatılıyor. Anayasanın 42, 66 ve 174. maddelerinin hedefte olduğu, ilk üç maddenin dördüncü madde koruması nedeniyle doğrudan değiştirilemese de, yapılacak diğer değişikliklerle bu korumanın işlevsiz hale getirilebileceği endişesi dile getiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk-Kürt-Arap bir aradaysa işte o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır” söylemi, anayasanın 66. maddesine yönelik bir adım olarak yorumlanıyor. Bu sürecin, ABD’nin Ankara büyükelçisinin talimatları ve BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eşbaşkanlığı görevi çerçevesinde yürütüldüğü iddia ediliyor. PKK’nın bitirilme söylemlerine karşın, ağır silahlı YPG’nin onun yerini aldığı vurgulanıyor.
Sonuç olarak, Türk ulusunun bu oyuna izin vermeyeceği ve İstiklal Savaşı ruhuyla hareket edeceği belirtiliyor. Bu süreçte kurucu parti olarak CHP’ye büyük bir sorumluluk düştüğü ve hatasız bir siyaset izlemesi gerektiği ifade ediliyor. Gündemin TBMM’de komisyonlar aracılığıyla bu oyuna alet olmak yerine, ülkenin kaderini değiştirecek bir meclis kompozisyonu hedefiyle erken seçim olması gerektiği savunuluyor.