Coldplay Konserinde Patlak Veren CEO Skandalı
Dünyaca ünlü müzik grubu Coldplay’in Boston’daki konseri, beklenmedik bir kurumsal skandala sahne oldu. Teknoloji şirketi Astronomer’ın CEO’su Andy Byron ile aynı şirketin insan kaynakları müdürü Kristin Cabot’un samimi anları, öpücük kamerasına yansıdı. Andy Byron’ın evli olması, olayı basit bir yakınlaşmanın ötesine taşıyarak büyük bir aldatma skandalına dönüştürdü.
Ekrana yansıyan görüntülerin ardından büyük panik yaşayan ikilinin görüntüleri, sosyal medyada hızla yayılarak geniş yankı uyandırdı ve konu ülke gündemine oturdu. Bu olay, kurumsal itibar, liderlik etiği ve şirket içi ilişkiler üzerine ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi.
Prof. Dr. Çisil Sohodol’dan Kriz Değerlendirmesi
Konuyla ilgili derinlemesine bir analiz sunan Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve Dünya Gazetesi yazarı Prof. Dr. Çisil Sohodol, olayın bir “değer zincirindeki kopukluk” olduğuna dikkat çekti. Sohodol, bir liderin davranışlarının hem kamusal hem de özel alanda kurumsal bir temsil taşıdığını vurguladı.
“Krizi CEO Çıkarırsa Kim Yönetir?”
Prof. Dr. Sohodol, skandalın ardından eski çalışanların Byron’ın liderlik tarzıyla ilgili sorunları dile getirmeye başladığını belirterek, meselenin liderliğe duyulan inançla ilgili olduğunu ifade etti.
“Teknoloji şirketi Astronomer CEO’su ve şirketin İK Direktörü! İşleri karmaşıklaştıran detay sadece şirket içi emir komuta zinciri değil; ikisinin de evli olması. Artık mesele, bir yakınlaşma değil. Konu bir kurumsal imaj, bir değer sistemi, liderliğe duyulan inanç. Bir şirketin vitrininin gözler önünde kırılması. Bazı eski çalışanların, toksik liderlik tarzıyla ilgili eski defterleri açması! Kriz içinde başka krizin gelişi! Liderlik, özel alanda da kurumsal bir temsil değil mi? Üstelik yanınızdaki kişi, şirketinizin İK direktörüyse? Yani çalışanlara güveni, eşitliği, etik standartları anlatan kişi?”
“CEO’nun Duruşu Şirketin Anayasasıdır”
Sohodol, krizin bizzat CEO tarafından çıkarılmasının, çalışanlar arasında kuralların herkes için geçerli olmadığı algısını yarattığını belirtti. CEO’nun duruşunun, şirketin temel anayasası olduğunu ve bu anayasanın tek bir hareketle çökebileceğini vurguladı.
“Şirket anayasaları, yöneticiyle ilişkiyi yasaklayan iç politikalar, etik, şeffaflık, hesap verebilirlik… Hepsi sadece LinkedIn cümlelerinden mi ibaret? Bir CEO şirketin dünyadaki yankısını da yönetir. Yatırımcı ona bakar ve öngörü arar. Müşteri ona bakar ve güven duymak ister. Ama asıl sarsıntı içeridedir! Çünkü kriz CEO’dan çıkarsa, çalışanlar ‘Demek ki kurallar herkes için değilmiş.’ hissine girer, işler karışır, balık da böylece baştan kokar. O yüzden mesele sadece bir yakınlaşma değil; değer zincirinin nerede koptuğudur.”
“Cinsiyet Eşitsizliği Krizini de Derinleştirir”
Prof. Dr. Sohodol, bu tür krizlerin genellikle kadınlar için daha ağır sonuçlar doğurduğuna ve mevcut cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirdiğine dikkat çekti.
“Sonra genelde ne mi olur? Daha acı bir tablo! Erkek CEO yoluna devam eder. Kadın İK Direktörü ‘kişisel nedenlerle’ işten uzaklaşır. Kaçamak krizi, cinsiyet eşitsizliği krizini de derinleştirir. Trajikomik kısmı ise, krizi iletişimcinin çözmesi beklenir. Oysa ona ‘çöz’ demekten daha kolay bir yol vardır: CEO olarak, ilkeleri çiğnememek. Kriz yönetiminin en sade formülü, o krizi hiç çıkarmamaktır.”