İstanbul Sokaklarında Gözlemlenen ‘Özgürlük’ Anlayışı
Bir zamanlar medeniyetin merkezi olan İstanbul, şimdilerde adeta bir açık hava striptiz sahnesine dönüşmüş durumda ve bu durum, şehirdeki erkekler için bir işkence halini almıştır. Kadınların “özgürlük” adı altında benimsediği bu çıplaklık akımı, her yaştan erkeği tedirgin bir halde bırakıyor.
Geçenlerde Kadıköy‘ün merkezinde, iş yoğunluğunun ortasında bir Nane çayı içmek için bir kafeye oturdum. Karşı masamda oturan iki hanımefendi, sanki banyodan yeni çıkmış ve havlularını unutmuş gibi bir kıyafetle oturuyordu. Sağıma baksam, giyilenin şort mu yoksa iç çamaşırı mı olduğuna karar veremiyorum. Soluma dönüyorum, manzara farksız. Bu durum, “Bu bir sütyen mi, yoksa modern sanat denemesi mi?” sorusunu akla getiriyor.
Batı Kentleriyle Şaşırtan Bir Karşılaştırma
İstanbul’un caddeleri, Amsterdam’ın ünlü “Red Light” bölgesini aratmıyor. Bağcılar’dan Bakırköy’e, Beşiktaş’tan Mecidiyeköy’e ve Levent’ten Halaskârgazi’ye kadar her köşe, bir “çıplaklık panayırı” gibi. Sıkça dile getirilen “Batı özentisi” eleştirilerine rağmen, Batı’da dahi böyle bir manzarayla karşılaşmadığımı söyleyebilirim. Paris, Amsterdam ve Kuzey Avrupa’nın pek çok başkentinde bulundum; en bohem sokaklarında bile varlıklı insanlar, bizim orta halli esnafımız gibi giyiniyor.
Hey gidi Paris, hey gidi Amsterdam! Ah ulan Rio de Jenario! Sizin en çılgın sokaklarınızda bile böyle bir “özgürlük” şovu görmedik. Bizimkiler öyle bir özgürleşti ki, Batı’nın en liberal semtleri bile yanlarında muhafazakâr kaldı. Bravo vallahi!
Toplu Taşımada ve Kamusal Alanda Yaşananlar
Metrobüs, Marmaray, Tramvay, Metro… Toplu taşıma araçlarında karşılaştığım bir manzarada, bir kadının bacaklarını o kadar açarak oturuyordu ki “ped”i görünüyordu ve bu durum midemi bulandırdı. Bu noktada sormak gerekiyor: Sizin özgürlüğünüz, benim midemi bulandırma hakkını size veriyor mu?
Bir erkek olarak, dindarlığı bir kenara bırakın, iki damla testosteronu olan herhangi bir insan bile sokağa çıkmaktan çekinir hale geldi. Bakışınız yanlışlıkla kaysa, “Sapık!” damgası yiyerek linç edilme tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Peki, kadınların özgürlük diye sunduğu bu “cinsel terör” nedir? Bu durum, bizim özgürlüğümüzü elimizden alıyor. 16 yaşındaki bir delikanlı bu sokaklarda aklını nasıl koruyabilir? Bir baba, kız evladını bu manzaralardan nasıl koruyacak?
Çifte Standart Eleştirisi
Eğer bir erkek mayo ile sokağa çıkmaya kalksa, anında karakola götürülür. Fakat kadınlar için durum farklı, onlara her şey serbest! Çünkü bu “çağdaşlık” olarak görülüyor. Bir karış kumaşı bile fazla gören bu anlayış, medeniyetin tanımı olabilir mi?
Yetkililere ve Topluma Çağrı
Bağcılar’dan Bakırköy’e, Levent’ten Mecidiyeköy’e, Beşiktaş’tan Bostancı’ya kadar her yer aynı “özgürlük” sergisiyle dolu. Gözünüzü nereye çevirseniz, benzer bir “modern” manzarayla karşılaşıyorsunuz. Çocuklarımıza bu durumu nasıl açıklayacağız? “Bak yavrum, bu modern Türkiye!” mi diyeceğiz?
Artık sokağa çıkmak için adeta bir GPS’e ihtiyaç var: “Şu sokağa girme – tehlikeli bölge! Bu caddeden uzak dur – görsel bombardıman var! Metroya binme – gözlerini nereye koyacağını şaşırırsın!”
Sevgili devlet yetkilileri ve TBMM! Bu “özgürlük” furyasına bir müdahalede bulunmayı düşünüyor musunuz? Yoksa biz erkeklere yakında göz bandı mı dağıtacaksınız? Belki de bir rehber köpek daha uygun olur; ne de olsa bu sokaklarda artık görme engelli sayılırız!
Netice-i Kelam: İstanbul’da Erkek Olmanın Zorlukları
Sonuç olarak, İstanbul’da erkek olmak artık bir aksiyon filmi senaryosuna benziyor. Her an tetikte, her an alarma hazır bir haldeyiz. Tek suçumuz ise gözlerimizin açık olması. Ne günlere kaldık!
Not: Bu yazıdaki hiçbir kelime, İstanbul sokaklarındaki “özgürlük” şovunun tam karşılığını veremez. Geri kalanını sizin hayal gücünüze bırakıyorum…