Ortadoğu’da Yükselen Gerilim: İsrail’in Suriye Hamlesi ve Türkiye’ye Etkileri
Gazze’de yürüttüğü soykırım politikalarıyla gündemden düşmeyen İsrail’in, şimdi de Suriye’yi hedef alması bölgedeki hassas dengeleri bir kez daha sarstı. ABD ve Batılı güçlerin koşulsuz desteğini arkasına alan İsrail yönetiminin Ortadoğu’da yeni cepheler açma girişimi, yalnızca Filistin’i değil, tüm bölgeyi bir kaos ortamına sürükleme potansiyeli taşıyor. Peki, bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiliyor ve yeni bir savaş kapıda mı? Bu kritik soruları Siyaset Bilimci Dr. Ali Demirdas ile mercek altına aldık.
Netanyahu’nun Siyasi Kurtuluş Hamlesi Olarak Suriye Saldırısı
Dr. Ali Demirdas’a göre İsrail’in Şam’a yönelik saldırısını Dürzileri koruma bahanesiyle meşrulaştırmaya çalışması tamamen bir aldatmaca. Asıl amacın, Başbakan Netanyahu‘nun yolsuzluk davası duruşmasını erteletmek olduğunu belirten Demirdas, saldırıların sınırlı kalmasının stratejik bir hedef güdülmediğini gösterdiğini ifade etti. Demirdas, “Saldırılar nedeniyle duruşma ertelendi ve Netanyahu geçici de olsa amacına ulaştı. ABD Kongresi’nden bazı üyeler bile bu saldırıların devamının İsrail için ‘intihar’ olacağını söyledi. İsrail’in vekili olan YPG‘nin sessizliği de bu saldırının stratejik bir kazanım amacı taşımadığını doğruluyor,” dedi. Ayrıca, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın YPG’ye yönelik uyarısının önemine dikkat çekti. Dürzilerin, YPG gibi silahlı bir güç olmaması nedeniyle Suriye’de geniş çaplı bir iç karışıklık yaratma potansiyellerinin düşük olduğunu da ekledi.
İsrail’in Ağır Kayıpları Yeni Bir Cepheyi Engelliyor
Dr. Demirdas, Netanyahu’nun savaşı tüm bölgeye yayma arzusunda olduğunu ancak bunu ABD olmadan başaramayacağını vurguladı. “Trump yönetimindeki ABD’nin ne bölgesel bir savaş başlatacak gücü ne de kamuoyu desteği var. Ortadoğu’da topyekûn bir savaş, ABD’de hükümetin çökmesi anlamına gelir,” diyen Demirdas, İsrail’in Gazze‘de verdiği büyük askeri kayıpların yeni bir cephe açmasını imkânsız kıldığını belirtti. Lübnan ve Suriye’ye kara harekâtı düzenleyememesinin temel sebebinin de bu kayıplar olduğunu söyledi.
Suriye Saldırılarının Ardındaki Gerçek Hedef Türkiye mi?
İsrail’in Suriye saldırılarının zamanlaması ve asıl hedefi konusunda Dr. Demirdas, Netanyahu’nun sözlerini hatırlattı:
“Osmanlı’nın dirilmesine izin vermeyeceğiz.”
Bu ifadenin, İsrail’in asıl rakibinin Türkiye olduğunun açık bir kanıtı olduğunu belirten Demirdas, Türkiye-İsrail mücadelesinin dolaylı yollardan çoktan başladığını ifade etti. PKK‘ya silah bıraktırma ve YPG’yi Suriye ordusuna entegre etme çabalarının bu mücadelenin bir parçası olduğunu söyledi. Kısa vadede doğrudan bir çatışma beklemediğini ancak ilerleyen süreçte bunun kaçınılmaz olabileceğini belirtti. Ayrıca, Yahudi inancına göre Süleyman Mabedi’nin yeniden inşası için tanınan sürenin 2027 Ekim ayında dolduğuna dikkat çekti.
Bölgesel Dinamikler ve Türkiye’nin Rolü
İslam Dünyasında Birlik Arayışı
Dr. Demirdas, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır gibi ülkelerin prensipte İsrail’i desteklediğini ancak İsrail’in İran meselesini yeniden alevlendirmesi durumunda bu ülkelerin pozisyonlarının değişebileceğini öngörüyor. İslam dünyasının birleşmesinin ancak Osmanlı düzeyinde bir girişimle ve Türkiye öncülüğünde mümkün olabileceğini belirten Demirdas, “Bunun ilk adımlarını Suriye, Libya ve Somali’de görüyoruz,” dedi.
Türkiye İçin Asıl Tehdit İçeriden mi?
Dr. Demirdas’a göre Türkiye için asıl güvenlik riski dışarıdan çok içeriden kaynaklanıyor. “‘Suriye’de ne işimiz var?’ diyen zihniyetin son Şam saldırısında İsrail’i destekleyen açıklamaları, Türkiye’nin Suriye’de daha büyük adımlar atmasının önündeki en büyük engeldir,” diyerek iç politikadaki ayrışmalara dikkat çekti.
Türkiye Sahada Adım Atmaya Hazırlanıyor mu?
Selçuk Bayraktar‘ın “İsrail belasını arıyor” şeklindeki açıklamasının, Türkiye’nin sahada İsrail ile karşı karşıya gelmeye hazırlandığının bir sinyali olabileceğini ifade eden Demirdas, son kararın Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’a ait olduğunu belirtti. Bu son saldırılardan sonra Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını artırması gerektiğini düşündüğünü söyledi. Bu gelişmelerin Türkiye’nin dış politikasını Suriye’ye daha fazla odaklayacağını ve Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi grupların güvenlik arayışıyla Türkiye’ye daha fazla yakınlaşabileceğini de ekledi.
Netanyahu Gitse de İsrail Saldırganlığı Sürer mi?
“Netanyahu giderse İsrail saldırganlığı sona erer” düşüncesinin bir yanılgı olduğunu belirten Dr. Demirdas, İsrail’in Gazze’de soykırım yaparak geri dönülmez bir yola girdiğini söyledi. “Netanyahu giderse yerine gelmesi muhtemel Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich gibi isimler ondan çok daha radikal ve saldırgan. Dolayısıyla Netanyahu kalsa da gitse de İsrail’in saldırganlığı sürecek gibi görünüyor,” diyerek analizini tamamladı.
Kaynak: Haber Merkezi / Özlem Doğan