Sana Göre Haber

Toplumsal Çöküşün Şifreleri: Zina, Modernizm ve Kaybolan Değerler

Modern Çağın Ahlaki Buhranı ve Zina Tehlikesi

Zina, tarih boyunca tüm nesilleri tehdit eden evrensel bir insanlık suçu olarak var olmuştur. Ancak modern zamanlar, zinanın adeta zirve yaptığı ve ahlaki değerlerin en düşük seviyeye indiği bir dönem olarak öne çıkmaktadır. Zevklerinin esiri olan bireyler, ne yazık ki zina zehriyle manevi olarak hastalanmış durumdadır.

Modern çağın getirdiği buhranlar toplumları derinden sarsarken, bahtsız nesillerin hayatı karmaşa içindedir. İnsanların iç huzuru kaybolmuş, yaşamın bereketi tükenmiştir. Hayatın merkezine “günah” yerleştiğinde; akıl, nesil, mal, can ve din emniyeti gibi temel değerler yok olmuştur. Bu durum, çılgınlıkların ve çirkinliklerin birbirini beslediği bir döngü yaratmaktadır.

Toplumsal Değerlerin Aşınması ve Günahın Normalleşmesi

Günahlar hayatın her alanını kuşatırken, nesiller savunmasız kalmakta ve gelecek belirsiz bir hal almaktadır. Zihinleri bozan, beyinleri işlevsizleştiren, aileyi felç eden ve toplumun kökünü kurutan bu ahlaksızlıklar, çoğu zaman kanunların koruması altında kendilerine yer bulabilmektedir. Pek çok kötülük, adeta bir marifet gibi sunulmaktadır.

Modernizmin sunduğu “günah işleme özgürlüğü” hiçbir sınır, kural veya değer tanımamaktadır. Sanki günahtan sakınmak isteyenlere karşı gizli bir savaş yürütülmektedir. Öyle ki, günaha günah demek veya günah işleyene eleştirel bakmak bile ayrımcılık veya yobazlık olarak yaftalanmaktadır. Günah koruma altına alınırken, nesiller savunmasız bırakılmıştır. Günahın toplumsallaştığı, meşrulaştığı ve hatta estetize edildiği bir süreçten geçmekteyiz.

Medyanın ve Popüler Kültürün Yıkıcı Rolü

Hevaizm (arzu ve isteklerin peşinden gitme), hayatları hüsrana uğratmakta ve insanın helakını hazırlamaktadır. Haz imparatorluğu ve hız uygarlığı, her şeyi yerinden etmiştir. “Özgürleş” sloganı, sapkınlığın şifresi haline gelmiştir. Hoyrat yaşamlar, müstehcen ilişkiler ve yakışıksız ilgiler alkışlanır olmuştur.

Bu durum sadece bireyleri değil, tüm toplumu hedef almaktadır. Sapkın yolların yolcuları, sadece kendilerine zarar vermekle kalmıyor; aynı zamanda değerlere yönelik bir suikast ve kutsallara yönelik bir kundaklama gerçekleştiriyorlar. Medya, bu süreci sürekli kışkırtmakta ve kirletmektedir. Pompalanan pornografi, sınırsız arzular ve cinsel dürtüler, değersizliğin ve duyarsızlığın en bariz kanıtıdır. Dijital dünya, manevi değerleri dumura uğratmıştır.

Türk dizileri sadece bu ülkenin insanını değil; Tahran’ı, Şam’ı, Riyad’ı, Bağdat’ı, Amman’ı, Kahire’yi ve Beyrut’u da vurdu. Küresel bir cinsellik kasırgası esiyor. Şehvet, popüler kültürün tükenmez sermayesi haline geldi.

Çıplaklık arttıkça iffet buharlaşmakta, fuhşun yaygınlaşması ise insanın manevi olarak erimesi anlamına gelmektedir. Teşhir ve tahrikler, taciz ve tecavüzleri tetiklemektedir. Bu çirkinliklere “özgürlük” demek, felaketin boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Ahlaki Çöküşün Yansımaları ve Aile Yapısı

“Hayat kadını” gibi ifadelerle normalleştirilmeye çalışılan fuhuş, organize çeteler eliyle bir sektör haline gelmiştir. Hatta şantaj kasetleri siyaseti dizayn eder hale gelmiştir. Erkekleşen kadınlar ve kadınlaşan erkekler, ahlak, edep ve hayâ gibi kavramların sürekli budandığı bu ortamın bir sonucudur.

İnsanımızdaki iffet zedelenmesi bir anda olmamakta, adım adım ilerlemektedir. Ertelenen evlilikler ve geciken nikâhlar, gençliği ölümcül girdaplara sürüklemektedir. Evlenmeden “birlikte yaşamak” rezaleti resmiyet kazanırken, metres hayatı ve ensest ilişkiler kabul görmekte, ancak İslam’ın bir çözümü olan taaddudi zevcat (çok eşlilik) topa tutulmaktadır.

Sınırların İhlali: Teberrüc Tesettürü Vurdu

Bir defa hayâ perdesi yırtıldığında, her türlü kötülüğün kapısı ardına kadar açılır. Bu nedenle hayâ hissine zarar verecek bir söze, bir bakışa, bir sahneye veya bir adıma asla müsamaha gösterilmemelidir. Kadın-erkek ilişkilerindeki sınırlar, insanoğlunun en zorlu sınavıdır ve bu sınav büyük bir özen gerektirir.

Modern yaşamda karşı cinse ulaşmak kolaylaşmıştır. Karma yaşam ortamları, insanları zinaya karşı korumasız bırakmaktadır. Şeytanın ilk hamlesinin, Hz. Âdem ve Havva’yı çıplaklaştırmak olduğu unutulmamalıdır. Dekolte giyim, bu şeytani tuzağın bir parçasıdır. Maalesef, teberrüc (gösteriş ve açılıp saçılma) tesettürü (örtünme ve iffet) vurmuştur. Ve kadın, adeta içeriden kaçarak kendini dışarıda, ortada ve yalnız bulmuştur.

Çözüm: İslami Duruş ve Manevi Korunma

Peki, bu akıntıya teslim mi olacağız? Asla. Çözüm, İslami değerlere sarılmaktan geçmektedir.

Çünkü bizim yolumuz; zindanı zinaya tercih edenlerin yoludur.

Exit mobile version