Müzik Terapisinin İyileştirici Gücü ve Etkileri
“Müzik Terapisinin Çeşitli Fiziksel ve Ruhsal Durumlarda Kullanımı ve Radyoterapi Alan Kanser Hastalarında Etkileri” başlıklı derleme makalesinin yazarlarından Dr. Önsüz, müziğin sağlık alanındaki dönüştürücü etkilerini kamuoyu ile paylaştı. Önsüz, müzik terapisini, bireyin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal refahını artırmak amacıyla müziğin iyileştirici gücünden yararlanan profesyonel bir uygulama olarak tanımladı.
Bu terapötik sürecin, terapist ve birey arasında kurulan özel bir bağ ile bilimsel yöntemler çerçevesinde yürütüldüğünü belirten Dr. Önsüz, seanslarda kullanılan tekniklere de değindi.
“Seanslarda doğaçlama, besteleme ya da sadece müzik dinleme gibi farklı teknikler kullanılabiliyor. Kişi isterse bir enstrüman çalabiliyor, şarkı söyleyebiliyor ya da sadece müzik dinleyerek de hissettiklerini paylaşabiliyor.”
Geleneksel Terapilerden Farkı Nedir?
Dr. Önsüz, müzik terapisinin en ayırt edici özelliğinin, müziğin sözel olmayan ve evrensel bir iletişim aracı olması olduğunu vurguladı. Bu sayede, bireylere kendilerini ifade etmeleri için yeni ve alternatif yollar sunuluyor. Terapinin temel amacının, eğitimli bir terapistin rehberliğinde kişinin sağlığını en üst seviyeye çıkarmak olduğunu belirten Önsüz, bu nedenle uygulamanın mutlaka bir uzman tarafından yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Tarihten Günümüze Bir Şifa Aracı: Müzik
Müziğin, insanlık tarihi boyunca birçok medeniyette bir şifa ve iyileşme aracı olarak kullanıldığına dikkat çeken Önsüz, Türk kültüründeki köklü geçmişine de vurgu yaptı.
“Türklerde müzikle tedavinin yaklaşık 6 bin yıllık bir geçmişi var. Örneğin, İbn-i Sina müziğin ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkilerini incelemiş ve özellikle ruhsal hastalıkların tedavisinde müziği kullanmış. Bu da müzik terapisinin ne kadar köklü ve evrensel bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.”
Günümüzde müzik terapisinin, bilimsel araştırmalar ve nörobilim çalışmalarıyla desteklenen profesyonel bir sağlık disiplini haline geldiğini ifade eden Önsüz, müziğin beyin ve hormonlar üzerindeki olumlu etkilerinin net bir şekilde kanıtlandığını belirtti.
Radyoterapi Sürecinde Müzik Terapisinin Rolü
Radyoterapi sürecinin hastalar için hem fiziksel hem de psikolojik olarak zorlayıcı olduğunu söyleyen Dr. Önsüz, bu dönemde hastaların kaygı, ağrı, yorgunluk ve umutsuzluk gibi duygularla mücadele ettiğini belirtti. Uzun seansların tedaviye uyumu ve motivasyonu düşürebildiğini ekledi.
Kaygı, Ağrı ve Yorgunlukta Anlamlı Azalma
Dr. Önsüz, müzik terapisinin tam bu noktada önemli bir destek sağladığını ifade etti.
“Müzik hastaların dikkatini olumsuz duygulardan uzaklaştırıyor. Onlara rahatlama ve umut duygusu verebiliyor. Araştırmalar gösteriyor ki, radyoterapi sırasında uygulanan müzik terapisi hastaların kaygısı, ağrısı ve yorgunluk düzeyinde anlamlı bir azalma sağlıyor.”
Ayrıca, terapiye eklenen gevşeme egzersizlerinin stres hormonlarını azaltarak tedavi sürecini daha tolere edilebilir hale getirdiği bilgisini paylaştı.
Hasta Tercihleri Terapinin Başarısını Artırıyor
Müzik terapisinde hastanın kişisel ve kültürel tercihlerine büyük önem verildiğini belirten Önsüz, bazı hastaların Uzak Doğu ezgilerini, bazılarının ise sakinleştirici ritimleri tercih edebildiğini söyledi. Özellikle ney sesi gibi meditatif enstrümanlar veya saba makamı gibi huzur veren makamların sıkça kullanıldığını belirtti.
Hastaların kendi seçtikleri müziklerin seanslara katılımı artırdığını ve olumlu duyguları daha belirgin hale getirdiğini vurgulayan Önsüz, Türkiye’de müzik terapisi alanında önemli adımlar atıldığını, üniversitelerde merkezler kurulduğunu ve eğitim programlarının başladığını sözlerine ekledi.