Tartışmalı Yasa Meclis’ten Geçti: Zeytinlikler ve Doğal Alanlar Tehlikede
Adalet ve Kalkınma Partisi, yakın müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi‘nin desteğiyle, uzun süredir tartışmalara neden olan bir yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul ettirerek yasalaştırdı. Bu yeni düzenleme ile birlikte, başta zeytinlikler olmak üzere ormanlar, sulak araziler ve diğer tüm doğal alanların madencilik faaliyetlerine açılmasının önündeki yasal engeller kaldırılmış oldu.
“Torba Yasa” Gerçeği ve Yasama Süreci
AKP döneminde bir gelenek haline gelen “torba yasa” uygulaması, bu düzenlemede de kendini gösterdi. Normal şartlarda, bir yasanın başlığı içeriğini yansıtmalıdır. Ancak torba yasalar, birbiriyle ilgisiz pek çok konuyu tek bir pakette birleştirerek meclisten geçirir. Bu durum, parlamentonun yasa yapma yetkisinin ciddiyetine gölge düşürmektedir. Bu yasada da bir madde ceza kanununu değiştirirken, bir diğeri doğal alanları madencilik talanına açabilmektedir.
Oysa parlamentonun kendi görev, işlev ve onuruna uygun bir şekilde çalıştığı dönemlerde böyle bir ciddiyetsizlik kimsenin aklına gelmezdi. Bir yasa önerisinden söz ediliyorsa onun başlığı, konusunu da ifade ederdi.
Doğal Zenginlikler Nasıl Tehdit Altında?
Yeni yasaya göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan “maden arama” gerekçesiyle izin alındığında, arazinin niteliğine bakılmaksızın iş makineleriyle faaliyete başlanabilecek. Anayasa’nın mülkiyet hakkını yalnızca “yeryüzü” ile sınırlandırması ve yeraltı kaynaklarını devletin hüküm ve tasarrufuna bırakması, bu durumun yasal dayanağı olarak gösteriliyor. Ancak bu yetki, ülkenin tüm doğal zenginliklerini sınırsız bir talana açma hakkı verir mi?
Yalnızca Çevre Değil, Kurumsal Değerler de Erozyonda
Eleştiriler yalnızca doğal alanların korunmasıyla sınırlı kalmıyor. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan genel değer erozyonuna dikkat çekiliyor. Geçmişte yapılan kamuoyu araştırmaları ve günümüzdeki durum karşılaştırıldığında, birçok alanda ciddi bir gerileme olduğu iddia ediliyor.
Kurumlara Güven Sarsıldı mı?
Bundan 25 yıl önce yapılan anketlerde “Türkiye’nin en güvenilir kurumu” sorusuna verilen yanıt büyük bir oranla “yargı” olurken, bugün bu güvenin aynı seviyede olduğunu söylemek oldukça güç. Benzer şekilde, son 23 yılda üniversiteler başta olmak üzere eğitim kalitesinin yükseldiğine dair olumlu bir görüş bildiren eğitimci bulmak neredeyse imkansız hale geldi.
Liyakat ve Sınav Güvenliği
Devlet dairelerindeki işleyiş ve liyakat sorunları da sıkça dile getirilen bir başka konu. Ayrıca, devlet garantisi altında yapılması gereken sınavlarda soruların çalındığı veya sızdırıldığı iddiaları, kamu vicdanında derin yaralar açtı. Bir zamanlar ormanları korumakla görevli memurlar varken, bugün vatandaşların doğal zenginlikleri “devlet” adına hareket edenlere karşı korumak zorunda kalması, gelinen noktanın vahametini gözler önüne seriyor ve akıllara şu soruyu getiriyor: Daha kötü ne olabilir?