Sana Göre Haber

Türkiye’nin Yakın Tarihi: ‘Barış’ Söylemlerinin Ardındaki İstikrarsızlaştırma Oyunları

Türkiye’nin İstikrarsızlaştırılma Süreci ve Kardeş Kavgası

Türkiye’de barış ve kardeşlik kavramlarını diline dolayanların geçmişini incelerken, İmralı’daki ismin PKK‘yı hangi tarihsel koşullarda kurduğunu hatırlamak büyük önem taşır. 1970’li yıllarda Türkiye, merhum gazeteci Uğur Mumcu‘nun ifadesiyle, küresel sömürgen güçlerin kurgularıyla bir ‘destabilizasyon’ yani istikrarsızlaştırma sürecine itildi ve bir kardeş kavgası ateşlendi.

‘Sağ-sol çatışması’ adı altında on binlerce vatan evladı ve yurtsever aydın, bu kör dövüşünde hayatını kaybetti. Kahramanmaraş ve Çorum gibi kentlerde toplumsal hafızamızdan silinmeyecek toplu kırımlar yaşandı. Bu olayların temel amacı, sermaye adına ulusal sınırları ortadan kaldırmayı hedefleyen ‘küreselleşme’ masalını ve emperyalizmin yeni düzenini Türkiye’ye dayatmaktı.

Ayrılıkçı Örgütler ve 12 Eylül Cuntası

Başta PKK olmak üzere o dönemde ortaya çıkan ayrılıkçı örgütler, bu istikrarsızlaştırma projesinin bir parçası olarak kardeş bozgunculuğunun ve ulus yıkıcılığının tohumlarını ekmekle görevlendirilmişti. Bu örgütlerin, Soğuk Savaş döneminde devlet içinde yapılanan karanlık odaklar ile bağlantıları olduğu da bir gerçektir.

Türkiye’yi bir kan gölüne çevirenler, sözde birliği sağlamak amacıyla faşist 12 Eylül cuntasını ülkenin yönetimine getirdi. Sermayenin çıkarlarına uygun bir anayasa hazırlanırken, toplumun tüm muhalif seslerini susturmak için işkencehaneler ve darağaçları kuruldu. Askeri cezaevlerinde yurttaşlara insanlık dışı muameleler reva görüldü.

Cumhuriyet Değerlerinin Hedef Alınması

Tüm bu zulümler, özellikle İstiklal Marşı söyletilerek ve Atatürkçülük adına yapıldığı vurgulanarak gerçekleştirildi. Bu yolla, yurttaşlar arasındaki ayrımcılık bilinçli olarak körüklenirken, bağımsızlığı temel ilke edinmiş olan 1923 devrimi ve önderlerinin toplum nezdinde karalanması hedefleniyordu.

‘Devlet başkanı’ unvanını alan cunta lideri, il il gezerek gericiliğe övgüler dizdi. Başta casusluk şebekesi FETÖ olmak üzere tarikatlara alan açılarak gericilik teşvik edildi. Türk-İslam ideolojisi adı altında etnikçilik körüklendi.

Geçmişten Günümüze: Kirli Oyunun Farkındalığı

Sonuç olarak, o günlerde başlayan kardeş bozgunculuğu ve ulus yıkıcılığı bugünkü zamanlara kadar ulaştı. Şimdi ise devrim yıkıcıları ile bozguncular el ele vererek bizlere bir barış masalı anlatmaya çalışıyorlar.

Ancak bilinmelidir ki, bu topraklarda yüzyıllardır kardeşçe yaşayan halkın büyük çoğunluğu, yarım asırdır devam eden bu kirli oyunun farkındadır. İşbirlikçi siyasi etnikçilik ile siyasi dinciliğin asıl amacının barış değil, kendi çıkarları olduğunun bilincindedir. Ulus ve devrim yıkıcılığı bu topraklarda asla başarılı olamayacaktır.

Mutluluk İçin Erdemli Direnme: Farabi’nin Öğretisi

Büyük düşünür Farabi, ‘Mutluluğun Kazanılması’ adlı eserinde erdemli direnmenin öneminden bahseder.

Farabi’ye göre, bir insan doğuştan getirdiği ruhsal güçle belli bir erdemi yerine getirmeye veya bir yetiyi geliştirmeye yönelebilir. Örneğin, tehlikeler karşısında korkmaktan çok direnmeye doğuştan yatkınsa, ihtiyacı olan tek şey bu durumu yeterince deneyimlemektir. Bu deneyim sonrası, direnme yetisi onda iradi bir karaktere dönüşür.

Toplumumuz uzun yıllardır mutsuzluğa mahkum edilmiştir. Daha doğrusu, mutluluğun ne olduğunun bile farkında olmayan bir uygarlaşamamışlık içinde debelenmektedir. Ancak toplum, tarihsel mirasından gelen özelliğiyle mutluluğu yeniden kazanmak için direnmektedir. Farabi’nin de belirttiği gibi, bu direnç için yeterli deneyimden geçmiştir: işgal görmüş, ihanet görmüş, zor ve zorbalık görmüştür.

İçindeki o yanan kor, toplumun iradi niteliğidir ve bu nitelik sayesinde hak ettiği mutluluğa er ya da geç ulaşacaktır.

Exit mobile version