Yatırım Fonu Seçim Rehberi: Bilinçli Yatırımcılar İçin 8 Kritik Adım

Yatırım fonu piyasası, 850’yi aşan fon sayısı ve 5 milyonu geçen yatırımcı kitlesiyle sürekli bir büyüme ve çeşitlenme içindedir. Yatırımcılar artık fonlarda, hisse senetlerinde olduğu gibi sıkça alım-satım yapabilmektedir. Bu dinamizmin merkezinde getiri arayışı bulunsa da, sadece kısa vadeli kazançlara odaklanmak yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, fon seçimi yaparken getiriyi etkileyen temel faktörleri anlamak büyük önem taşır.

1. Fonun Risk Değeri ve Yatırımcının Risk Toleransı

Yatırım fonu seçiminde ilk ve en önemli adım, yatırımcının kendi risk toleransını doğru bir şekilde belirlemesidir. Portföy yönetim şirketlerinin sunduğu risk profil anketleri, yatırımcının piyasadaki dalgalanmalara (volatilite) karşı ne kadar dayanıklı olduğunu saptamaya yardımcı olur. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), fonları 1’den 7’ye kadar bir risk skalasında derecelendirir. Bu ölçekte 1 en düşük riski, 7 ise en yüksek riski ifade eder. Düşük riskli fonlar mevduat benzeri istikrarlı bir performans sunarken, hisse senedi ağırlıklı yüksek riskli fonlar önemli kazanç potansiyeliyle birlikte büyük kayıp riski de barındırır. Uzmanlar yüksek riskli fonlarda uzun vadeli bir bakış açısı önerse de, birçok yatırımcı bu fonları sıkça değiştirmektedir.

2. Yatırım Fonunun Getirisi ve Volatilitesi

Yatırımcıların bir fonda ilk dikkat ettiği unsur getiridir. Ancak bu getirinin nasıl elde edildiği ve fonun volatilitesi (oynaklığı) de en az getiri kadar kritiktir. Fonun standart sapması, aylık getirilerinin ortalamadan ne kadar saptığını gösterir ve risk seviyesi hakkında bilgi verir. Bir fonun aldığı riske kıyasla ne kadar getiri sağladığını ölçen Sharpe oranı ise önemli bir göstergedir. Yüksek bir Sharpe oranı, fonun riskine göre daha verimli bir getiri ürettiği anlamına gelir. Yatırımcının kendi beklentilerini ve psikolojisini yönetebilmesi için fonun geçmiş performansını ve getiri grafiğindeki iniş çıkışları incelemesi, “keşke” dememek için zorunludur.

3. Portföyün Varlık Dağılımı

Fonların portföy dağılım raporları, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) düzenli olarak yayımlanır. Bu raporlar, fonun hangi varlıklara (hisse senedi, tahvil, döviz vb.) yatırım yaptığını şeffaf bir şekilde gösterir. Örneğin, bir hisse senedi yoğun fonun portföyünün en az %80’i hisse senetlerinden oluşmak zorundadır. Değişken fonlarda ise bu oranlar esnektir. Yatırımcılar, bu dağılımı analiz ederek kriz anlarında fon yöneticisinin riskten korunma stratejilerini ve portföyü nasıl çeşitlendirdiğini görebilir.

4. Yatırım Stratejisi ve Karşılaştırma Ölçütü

Her fonun yatırım stratejisi, izahnamesinde ve yatırımcı bilgi formunda detaylıca açıklanır. Bu strateji, fonun hangi varlıklara odaklandığını ve yönetim anlayışını ortaya koyar. Yatırımcılar, fonun performansını değerlendirmek için belirlenen karşılaştırma ölçütünü (benchmark) dikkate almalıdır. Bir fonun getirisinin sürekli olarak kendi benchmark’ını geçmesi, başarılı olduğunun bir işaretidir. Ancak yüksek enflasyon dönemlerinde, benchmark üzeri getiriler bile yatırımcıyı tatmin etmeyebilir. Ölçütün çok üzerinde bir performans için fonun aktif yönetimi kritik rol oynar.

5. Fonun Giderleri

Maliyetler, yatırımcının elde edeceği net getiriyi doğrudan etkileyen bir faktördür. TEFAS platformunda gösterilen getiriler, tüm giderler düşüldükten sonraki net rakamlardır. 9 Temmuz 2025 ve sonrası için yatırım fonlarında stopaj oranı %17,5 olarak güncellenmiştir. Ancak hisse senedi yoğun fonlarda %0 stopaj avantajı devam etmektedir. Ayrıca, portföyünde en az %51 oranında yerli hisse senedi taşıyan değişken fonları bir yıldan uzun süre elinde tutan yatırımcılar da bu avantajdan yararlanır. Yıllık yönetim ücreti ve alım-satım komisyonları gibi giderler de önemlidir. Ancak yüksek maliyetli bir fon, aktif yönetimi sayesinde kategorisindeki en iyi getirileri sunabilir. Bu nedenle bir fonu sadece maliyetlerine göre değil, sunduğu getiri ve genel yapısıyla birlikte değerlendirmek gerekir.

6. Fon Yöneticisi ve Getiri İçermeyen Hedefleri

Portföy yönetim şirketleri, fonları yöneten kişileri veya komiteleri KAP üzerinden duyurur. Fon yöneticisinin tecrübesi, yatırım felsefesi ve geçmiş performansı önemlidir, ancak gelecekteki başarının tek garantisi değildir. Medyada yer alan fon yöneticilerinin piyasa görüşlerini ve stratejilerini takip etmek, fonun karakterini anlamada yardımcı olabilir. Unutulmamalıdır ki her yöneticinin başarılı ve zorlandığı piyasa dönemleri olabilir; kimi yükselen piyasalarda, kimi ise düşen piyasalarda portföyü korumada daha yeteneklidir.

7. Fon Büyüklüğü ve Fona Para Giriş-Çıkışı

Fonun toplam büyüklüğü, yöneticinin stratejisini etkileyebilir. Örneğin, 100 milyon TL’lik bir fonu yönetmekle 1 milyar TL’lik bir fonu yönetmek arasında fark vardır. Büyüyen bir fon, Borsa İstanbul’da likit hisse bulmakta zorlanabilir ve bu durum getiri potansiyelini (alfa yaratmasını) sınırlayabilir. Bu nedenle bazı fon yöneticileri, hantallaşmayı önlemek için fona yeni para girişini durdurabilir. Ayrıca, fona yönelik ani ve yoğun para giriş-çıkışları da yönetici için zorluk yaratır. Hızlı çıkışlar, yöneticinin potansiyeli yüksek varlıkları satmasına, hızlı girişler ise doğru yatırım fırsatlarını bulamamasına neden olabilir.

8. Fonlarda Valör Süresi

Fon alım-satım kuralları, izahname ve bilgi formunda belirtilir. Valör tarihi, bir işlemin finansal olarak tamamlandığı günü ifade eder. İşlem talimatı verilen gün ile paranın hesaba geçtiği gün farklı olabilir. Bu süre genellikle T+1 (ertesi gün) veya T+2 (iki gün sonra) olarak uygulanır. Para piyasası fonlarında valör genellikle T+0 (aynı gün) iken, yurt dışı varlıklara yatırım yapan fonlarda resmi tatiller nedeniyle gecikmeler yaşanabilir. Özellikle piyasaların hızlı hareket ettiği dönemlerde valör süreleri, yatırımcılar için önemli bir faktör haline gelebilir.