Fransa’nın Ulusal Günü: 14 Temmuz Bastille Günü’nün Tarihi ve Anlamı

Fransa’nın Kalbinde Devrimin Ruhu: 14 Temmuz

Her yıl 14 Temmuz‘da Fransa, tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini yeniden yaşar. Bu tarih, Bastille Hapishanesi’nin yıkılışının 236. yıl dönümünde bile sıradan bir kutlamanın ötesinde bir anlam taşır. 14 Temmuz, bir halkın sessizliğini bozarak mutlak iktidara meydan okuduğu, sadece taşları değil, aynı zamanda biat kültürünü ve korku duvarlarını da yıktığı gündür.

Paris’te Görkemli Bir Bayram Sabahı

Fransız devriminin ulusal bayrama dönüştüğü bu özel güne tanıklık etmek için Paris’in uykulu sabahına karışıyorum. Normalde Sen Nehri kıyısındaki kafelerin yavaşça güne başladığı, fırınlardan taze kruvasan kokularının yayıldığı şehir, 14 Temmuz‘da bambaşka bir enerjiyle uyanır. O gün, sağcısı ve solcusuyla tüm Fransız toplumunu birleştiren, onların deyişiyle “Le quatorze Juillet” yani görkemli 14 Temmuz’dur. Ünlü Champs-Elysee caddesindeki askeri geçit törenleri, halkın coşkulu alkışlarıyla birleşerek unutulmaz bir atmosfer yaratır.

Kutlamalar ve Halkın Sesi

Akşam saatlerinde ise Paris, halk balolarıyla şenlenir. Yaşlılar akordeon melodileri eşliğinde vals yaparken, gençler şaraplarını yudumlayarak bayramın keyfini çıkarır. Günün sonunda, hava karardığında tüm gözler Eyfel Kulesi‘ne çevrilir. Buradan gökyüzüne yükselen havai fişekler, Paris semalarını adeta devrimin ışığıyla aydınlatır.

Kutlamalar sırasında konuştuğum insanlar, bu günün yaşayan anlamını gözler önüne seriyor. Yanımdaki gençler devrim ateşinin hâlâ sönmediğini fısıldarken, yaşlı bir adam ise şöyle diyor:

“14 Temmuz benim için sadece bir devrim anması değil. Bu bayramda geçmişi değil, bugün yaşadığımız özgürlüğü de kutluyoruz.”

Bir başka kadın ise mücadelenin devam ettiğini vurguluyor: “Benim Bastille’im hâlâ ayakta. Kadın hakları, göçmen hakları, eşit eğitim hakkı…”

Tarihin Kırılma Anı: Bastille Baskını

1880’lerde resmen ulusal bayram ilan edilen 14 Temmuz’un ardındaki asıl kırılma, bir halkın yöneticilere artık itaat etmeyeceğini ilan ettiği o sabahtır. Devrim, yalnızca meydanlarda değil, halkın belleğinde de kutlanır.

Silahtan Çok Daha Fazlası

14 Temmuz 1789 sabahı Bastille’in önüne yürüyen kalabalığın elinde birkaç silahtan çok daha fazlası vardı: Birikmiş bir öfke, açlık, dışlanmışlık ve adalet arzusu. Hedefleri, krallığın sembolü olmaktan çok, adaletsizliğin ta kendisiydi. O gün, keyfi tutuklamaların simgesi olan Bastille Hapishanesi’nde sadece yedi mahkûm bulunuyordu. Ancak asıl mesele, içeridekilerin sayısı değil, saraydaki ayrıcalıklar ve köylerdeki açlık gibi adaletsizliklerdi. Bastille’in yıkılışı, monarşinin çöküşünü başlatan ve cumhuriyetin kuruluşuna giden yolu açan bir kıvılcım oldu.

Devrimlerin Mirası

Bugün Bastille Meydanı’nda hapishaneden bir iz kalmamış olsa da, meydanın ortasında yükselen Temmuz Sütunu, başka bir devrimi, 1830 Devrimi’ni anarak Fransa’da devrimlerin birbirine nasıl yaslandığını gösterir. Her 14 Temmuz’da Paris yeniden uyanır; ama uyanan sadece şehir değil, aynı zamanda halkın direniş hafızasıdır. Bastille’in kapılarında artık zincirler olmasa da, dünyada hâlâ yıkılması gereken duvarlar ve açılması gereken kapılar varlığını sürdürüyor.