Bölgesel Tehdit: İsrail’in Durdurulamayan Saldırıları
Dünyanın gözü önünde devam eden ve endişe yaratan İsrail’in saldırgan tutumu, bölgedeki barış ve istikrarı tehdit etmeyi sürdürüyor. Yaşanan vahşet ve terör, uluslararası toplum tarafından endişeyle izlenirken, İsrail’in durdurulması için somut adımların atılması beklentisi artıyor. Gazze’yi adeta harabeye çeviren, Lübnan ve İran’ın ardından Suriye’ye yönelik saldırılarını yoğunlaştıran bu politikaların temel amacı, çevresinde istikrarlı ve güçlü bir İslam devleti oluşumunu engellemektir.
Suriye, yaşanan iç karışıklıklar ve Esad yönetiminin neden olduğu yıkımın ardından, özellikle Türkiye’nin desteğiyle yeniden istikrara kavuşma yolunda ilerlemektedir. Ancak İsrail, kuzeyinde düzenini kurmuş ve dünya ile entegre olmuş bir Suriye Devleti’nin varlığına tahammül edemiyor. Stratejisi, Filistin, Lübnan ve Ürdün gibi, istediği zaman müdahale edebileceği zayıf devlet modellerini bölgede hakim kılmaktır.
Arz-ı Mev’ud Saplantısı ve Küresel Güçlerin Rolü
Siyonist ideolojinin en tehlikeli hedeflerinden biri olan “Arz-ı Mev’ud” (vadedilmiş topraklar) inancı, İsrail’in mevcut topraklarla yetinmeyeceğinin bir göstergesidir. Bu saplantılı inanışa göre Lübnan, Suriye, Irak ve hatta Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi, gelecekteki toprakları olarak görülmektedir. Peki, bu şeytani plana kim dur diyebilir? Basit kınamaların ötesine geçemeyen Birleşmiş Milletler mi? Yoksa İsrail’in en büyük hamisi olan ve “tavşana kaç, tazıya tut” politikasını benimseyen emperyalist ABD mi?
“Bir türlü anlayamadık, ABD mi İsrail’i yönlendiriyor yoksa İsrail mi ABD’yi kullanıyor?”
Bu soru, uzmanlar tarafından sıkça dile getirilmektedir. Aslında her iki durum da geçerlidir. ABD, Ortadoğu’daki çıkarları için İsrail’i bir ileri karakol olarak kullanırken, Siyonist lobiler de ABD yönetimini kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirmektedir. Çin ve Rusya gibi diğer küresel güçler ise şimdilik çekimser bir tavır sergilemektedir. Bu durumdan cesaret alan İsrail, saldırılarını pervasızca sürdürmektedir.
Peki Çare Ne? İslam Birliği Vurgusu
Bu karmaşık denklemde tek çözüm, İsrail’i çevreleyen milletlerin ve ülkelerin birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmesidir. Bu noktada, bazı çevreleri rahatsız etse de “Türk-Kürt-Arap Kardeşliği”nin acilen tesis edilmesi bir zorunluluk olarak öne çıkmaktadır. Bu ittifaka İran’daki Fars kardeşlerimiz de dahil edilmelidir.
Dahası, Pakistan, Endonezya, Azerbaycan ve diğer Türk devletleri ile İslam coğrafyasının da bu birliğe katılması gerekmektedir. Bu, tarih boyunca mütefekkirlerimizin dile getirdiği “İttihad-ı İslam” (İslam Birliği) mefkûresinin ta kendisidir. Bu birlik sağlanamazsa, arkasına Batı’yı alan İsrail’in çevresindeki İslam ülkelerini tek tek bölüp yutması kaçınılmaz bir son olacaktır.
“Kendi Göbeğimizi Kendimiz Keseceğiz”
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkça ifade ettiği gibi, Batı’dan veya BM’den bir çözüm beklemeden, “kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.” Zira İsrail sadece güçten anlar; onunla masaya oturmak, barış yapmak veya medenice konuşmak mümkün değildir. Gözünü kan ve kin bürümüş bu güçle mücadele etmenin tek yolu, İslam aleminin “Müminler ancak kardeştir” ayetini idrak ederek güçlerini birleştirmesidir.
Unutulmamalıdır ki Türkiye’nin güvenliği Suriye ve Irak’ın güvenliğinden, İstanbul ve Ankara’nın emniyeti ise Kudüs, Şam ve Halep’in emniyetinden geçer. Düşman, asıl hedefinin bölgenin en güçlü ülkesi olan Türkiye olduğunu açıkça dile getirmektedir. Bu nedenle hem ekonomik ve askeri olarak güçlenmeli hem de din kardeşlerimizle ortak düşmana karşı birleşmeliyiz.
Yeni Çıkan Kitaplar ve Yaz Okumaları
Yaz aylarında dinlenirken yapılacak en güzel aktivitelerden biri de kitap okumaktır. Kapı Yayınları ve Alfa Yayınları’ndan çıkan bazı yeni eserler, okurlara tefekkür dolu bir yolculuk vaat ediyor.
Şark Klasikleri: Gülşen-i Râz
Kapı Yayınları’nın “Ölümsüz Klasikler Serisi” kapsamında yayımlanan Mahmûd-ı Şebüsterî’nin Gülşen-i Râz eseri okurla buluştu. Gökhan Çetinkaya’nın çevirisiyle sunulan kitap, aşkın, bilginin ve hikmetin derinliklerine bir yolculuk sunuyor.
“Bu eser, aşkın, bilginin, hikmetin ve marifetin çiçeklendiği bir bahçedir. Şebüsterî’nin kadim sorulara verdiği cevaplardaki derinlik insanı kendi içine, kendi hakikatine doğru çağırıyor.”
Bir Şeyhin Aşk Hikâyesi: Menâkıb-ı Şeyh San’ânî Mesnevîsi
Aynı seriden çıkan bir diğer önemli eser ise Prof. Dr. Mustafa Güneş tarafından hazırlanan Menâkıb-ı Şeyh San’ânî Mesnevîsi. Kitap, tasavvuf edebiyatının en çarpıcı metinlerinden birini günümüz Türkçesiyle sunarak klasik metinleri sevenler için değerli bir kaynak oluşturuyor.
Hazret-i Ali Sevgisi: İmam Ali ve Kutsal
Reha Çamuroğlu tarafından kaleme alınan İmam Ali ve Kutsal, İslam dünyasının kalbinde özel bir yeri olan Hz. Ali’ye duyulan derin sevgiyi ve onun hayatını ele alıyor. Kitap, “Kılıcının ucunda çiçeklenen dünya ve ahiret ideali kime nasip olmuştur?” sorusuyla okuru düşünmeye davet ediyor.
Tefekkür Yolculuğu: Umuda İmkân Aramak
Ruh hekimi ve kültür adamı Erol Göka’nın yeni kitabı Umuda İmkân Aramak, yazarın “fikir turu yazıları”ndan oluşuyor. Göka, bu eserinde başta Gazze olmak üzere insanlığın karşılaştığı trajedilere vicdan eksenli bir bakış sunuyor ve umudu bir imkân olarak yeniden yeşertiyor.
Diğer Dikkate Değer Eserler
Bu değerli kitapların yanı sıra okurlar için tavsiye edilen diğer yeni yayınlar şunlardır:
- Ahmed Refik – Kızlar Ağası (Kapı Yayınları)
- James Washbum – Küçük Kuzgun’a Mektuplar (Kapı Yayınları)
- Hazrat Inayat Khan – Kişilik Sanatı (Kapı Yayınları)
- İlhami Fındıkçı – İnsanın Anlamı (Alfa Yayınları)
İyi seçilmiş her kitap, insanı değerli bilgilerle donatan ve ruhu dinlendiren tatlı bir yolculuğa çıkarır.