Roma: Tarih ve Romantizmin Ebedi Başkenti
2500 yıllık zengin bir tarihe ev sahipliği yapan Roma’nın sokaklarına adım attığınızda, sizi tarihin derin kokusuyla harmanlanmış hafif bir rüzgâr karşılar. Bu şehir; sanat, aşk, savaş, barış, zulüm ve trajedi gibi sayısız duygunun bir arada yaşandığı eşsiz bir yerdir. Her köşe başında Michelangelo, Raphael, Caravaggio, Bernini ve Julius Ceasar gibi tarihi figürlerin eserleri veya heykelleriyle karşılaşabilirsiniz. Roma, sunduğu bu görsel şölenin yanı sıra derin bir romantizm yaşatır, hayaller kurdurur ve ziyaretçilerini adeta aşka davet eder.
Dileklerinizi Gerçeğe Dönüştüren Çeşme: Trevi
Roma denince akla ilk gelen yerlerden biri, Türklerin deyişiyle Aşk Çeşmesi olan Trevi Çeşmesi’dir. Turistlerin ve özellikle aşıkların en gözde mekânlarından olan bu çeşme, sayısız dileğe ev sahipliği yapar. Ziyaretçiler, çeşitli umutlarla bu çeşmeye para atar; kimi yeni bir aşk diler, kimi ise sevdiğine kavuşmayı umar. İtalya’da evlenen çiftlerin aşklarının ölümsüz olması için gelinlik ve damatlıklarıyla ziyaret ettiği bu yer, aynı zamanda bir inanışa göre para atanların Roma’ya tekrar döneceğini müjdeler. Çeşmenin etrafındaki kalabalığın uğultusu ilk başta rahatsız edici gelse de, suya yaklaştıkça akan suyun huzur veren sesi sizi sarıp sarmalar.
Şehri Seyretme Noktası: İspanyol Merdivenleri
Aşk Çeşmesi’ne oldukça yakın bir konumda bulunan İspanyol Merdivenleri, turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir diğer önemli noktadır. Adını, bulunduğu meydandaki İspanyol Elçiliği’nden alan merdivenlerin inşası 1726’da tamamlanmıştır. Burada kimi ziyaretçiler anı ölümsüzleştirmek için fotoğraf çekerken, kimileri de sadece anın tadını çıkararak Roma’yı seyre dalar. Merdivenlerin başlangıcında Bernini tarafından yapılmış küçük bir havuz bulunur. Ayrıca, İngiliz şairler Keats ve Shelly’nin evleri de bu bölgededir. Basamakların tepesinde ise Trinita dei Monti to Piazza di Spagna Kilisesi yükselir. Renkli çiçeklerle bezenmiş merdivenlerin tepesine çıkıp Roma’yı izlemek, unutulmaz bir deneyim sunar.
Gladyatörlerin Arenası: Kolezyum
Roma, büyük aşklara olduğu kadar büyük acılara ve trajedilere de sahne olmuştur. Gladyatör filmlerinden aşina olduğumuz sahnelerin yaşandığı yer, Roma’nın ölüm arenası olarak bilinen Kolezyum‘dur. Adını “çok büyük” anlamına gelen “Colosse” kelimesinden alan bu yapı, MS 72 yılında İmparator Vespasiano tarafından inşa ettirilmeye başlanmış ve 80 yılında oğlu Titus tarafından tamamlanmıştır. Tarihte büyük zulümlere tanıklık etse de heybetli duruşuyla ziyaretçileri büyüleyen Kolezyum, 19. yüzyıla kadar dünyanın en büyük amfi tiyatrosu unvanını korumuştur ve günümüzde dünyanın yedi harikası arasında gösterilmektedir.
Tüm Tanrıların Tapınağı: Pantheon
Antik Roma döneminde tüm tanrılara adanarak MÖ 100’lü yıllarda inşa edilen Pantheon Tapınağı, Pagan döneminden sonra Hristiyanlığın kabulüyle Katolik Kilisesi’ne dönüştürülmüştür. ‘Tanrı’nın Gözü’ olarak adlandırılan ve içeriye ışık sağlayan kubbesiyle mimari bir harika olan bu tapınak, türünün tek örneğidir. Ünlü ressam Raffaello’nun mezarının da bulunduğu bu etkileyici yapı, 2000 yıldır ayakta durmaktadır.
Barok Mimarinin Zirvesi: Navona Meydanı
Pantheon’a yürüme mesafesinde bulunan Navona Meydanı, Roma’nın en görkemli meydanı olarak kabul edilir. Büyüleyici barok binalarla çevrili meydanın merkezinde, Bernini’nin eseri olan ünlü Fontana dei Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi) yer alır. Meydandaki şık kafe ve restoranlarda soluklanabilir, meşhur Roma dondurmasının tadını çıkarabilirsiniz.
Dünyanın En Küçük Devleti: Vatikan
Roma gezinizde, İtalya’dan bağımsız, 110 hektarlık yüzölçümüyle dünyanın en küçük devleti olan Vatikan‘ı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Papalığın kutsal şehri olan Vatikan, Hristiyanlığın ruhani lideri Papa’nın evi, Sistine Şapeli ve Papalık Sarayı’ndan oluşur. San Pietro Bazilikası üzerine kurulan devletteki en görkemli yapı, Hristiyan aleminin en büyük kilisesi olan San Pietro Kilisesi‘dir. Yapımına 13. yüzyılda başlanan kilise, 16. yüzyılda Michelangelo tarafından tamamlanmıştır.