İslam Ümmetinin Sarsılmaz Gücü: Şehadet Aşkı
Öncelikle bilinmesi gereken temel bir gerçek vardır: İslam ümmeti, tarih boyunca dışarıdan gelen açık bir saldırıyla asla mağlup edilememiştir. Bunun temel sebebi, İslam ümmetinin ilahi vahyin temsilcisi olmasıdır.
İlahi vahiy, yani Kur’an ve Sünnet, müminlerin zihinlerine ve kalplerine “cihad aşkı” ve “şehadet sevdası” gibi derin kavramları işler. Bu değerlerle yetişmiş bir nesil, Allah (cc) yolunda şehit olmayı en büyük kazanç olarak görür ve ölümün üzerine bir gül bahçesine girer gibi cesaretle yürür. Dolayısıyla, ölümü öldüren bu insanları ölümle korkutmak mümkün değildir.
Ashab-ı kiramın (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) dualarında şehitlik arzusunu en başa koydukları bilinmektedir. Ebu Eyyub el Ansari (ra) gibi nice sahabeyi seksenli yaşlarında binlerce kilometre uzaklıktaki İstanbul’un fethine götüren güç, bu aşktı. Halid bin Velid (ra) gibi komutanları ömür boyu cephelerde tutan sevda da buydu. Nitekim Resulullah’ın (sav) vefatından sonra hayatta kalan yaklaşık iki yüz bin sahabeden sadece on iki bin kadarının mezarı Haremeyn’de bulunmaktadır. Geri kalanlar dünyanın dört bir yanına dağılmış ve birçoğu şehit olmuştur.
Tarihsel Gerçek: İçeriden Gelen Tehlike
Bu manevi güç sebebiyle, İslam ümmeti genellikle önce içeriden başlatılan nifak hareketleriyle zayıflatılmış, ardından dış müdahalelerle mağlup edilmiştir. Düşman, İslam ümmetinin bu manevi direncini bildiği için, onunla açıktan ve mertçe savaşmayı göze alamamıştır. Bunun yerine, her zaman ümmet içinden işbirlikçi hainler devşirme yoluna gitmiştir. Bu nedenle, başta Şia ve Vahhabilik olmak üzere; Babilik, Bahailik, FETÖ, Kesnizanî gibi nice ihanet şebekesi tarih boyunca eksik olmamıştır.
15 Temmuz’dan Çıkarılacak Dersler
15 Temmuz hadisesinden almamız gereken ibretler şunlardır:
-
Dost ve Düşmanı Tanımak
Dostumuzu ve düşmanımızı doğru tanıdığımızda, dostlarımızla dayanışma içinde olur, düşmanlarımıza karşı ise tedbir alırız. Ümmet olarak başsız bırakıldığımızdan beri dost ile düşmanın yeri adeta değiştirilmiştir. Düşman, içimizden devşirdiği “ittihat ve terakki” cemiyeti veya “masonluk” gibi localar aracılığıyla kendini dost olarak tanıtırken, ümmetin farklı unsurlarını birbirine düşman göstermiştir. Bu yüzden bugün bile Batı’ya “muasır medeniyet”, ABD gibi düşmanlara ise “stratejik ortak” diyebiliyoruz. Buna karşın kendi aramızda birbirimize “pis Araplar”, “hain Kürtler” gibi yaftalar yapıştırabiliyoruz. Bunu bize yaptıranlar, içimizdeki hainler ve “sebataist” gibi gizli yapılardır.
-
Ümmet Ruhunun Canlanması
Dahili ve harici düşmanlar, yani içerideki hainler ve dışarıdaki kâfirler, ümmet ruhumuzu zayıflatmak için daima çalışmaktadır. Bu sinsi planlara karşı en etkili silahımız ordular değil; birlik, beraberlik, kardeşlik ve ümmet ruhudur. Son olaylar, fiziki gücün tek başına yetersiz kaldığını net bir şekilde göstermiştir.
-
Maskelerin Düşmesi
Yıllardır bizi “stratejik ortaklık” ninnileriyle uyutan düşmanın gerçek yüzü net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Sadece dış düşman değil, içimizdeki hainlerin de foyası meydana dökülmüştür. Atalarımızın, “Domuzdan post, gâvurdan dost olmaz” sözü bir kez daha doğrulanmıştır.
-
Düşmanın Korkaklığı
Düşmanın imkanları çok olsa da aslında korkak olduğu anlaşılmıştır. Eğer gerçekten güçlü olsalardı, mertçe mücadele ederlerdi. Cesaretin kaynağı imandır. İmanı olmayanlar, haz ve zevklere tapar hale gelir ve ölümü bir kabus olarak görürler. Oysa mümin bir insan, şehadetle sonsuz nimetlere ulaşacağını bilir. Şehit İmam Hasan el Benna’nın şu sözü bu durumu özetler:
“Allah (cc) yolunda şehid olmak, en büyük arzumuzdur.”
-
Paralel Din Projesinin Çöküşü
Paralel İhanet Çetesi’nin (PİÇ) “Ilımlı İslam” projesi, yalnızca Anadolu ile sınırlı değildi. 160’tan fazla ülkede faaliyet gösteren bu yapının her kurumu, düşman istihbarat örgütlerinin bir ofisi gibi çalışmaktaydı. Paralel din, paralel devletten çok daha tehlikelidir çünkü ümmetin inanç kodlarıyla oynamayı hedefler. Bu ihanet çetesinin paralel devleti kadar paralel diniyle de mücadele etmek her Müslümanın görevidir. Bu mücadelede sivil toplum kuruluşlarına ve her bir ferde büyük görevler düşmektedir.
-
Küresel Planların Bozulması
Tarihte ilk defa küresel zalimler, on yıllardır hazırladıkları bir darbe planında başarısız oldular ve suçüstü yakalandılar. Onların son bir asırda yüzlerce başarılı darbe gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, 15 Temmuz’da onlara tattırdığımız yenilgi büyük bir anlam taşımaktadır.
-
Milli Servetin Kurtarılması
Bu hain şebeke, yarım asırdır Müslümanlardan zekât, fitre, kurban, burs gibi isimler altında milyarlarca dolar toplamış ve bu kaynakları küresel emperyalistlerin planları için kullanmıştır. Bu para akışının durdurulması milli bir kazançtır.
-
Tarihin En Büyük Nifak Hareketinin İflası
Abdullah İbn Selül’den bu yana en büyük nifak hareketi olan “Pensilvanya İhanet Çetesi” (PİÇ), büyük bir darbe almıştır. Bu çöküşün küresel boyutta devam etmesi için ümmet olarak hepimize görevler düşmektedir. Unutulmamalıdır ki: “SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ.”
Subheneke… Bihamdike… Esteğfiruke…