Türkiye’nin Çölleşme Riski ve Yatırım Gerekliliği
Önceki “ÇÖL OLMASINA AZ KALMIŞ” başlıklı yazımıza gelen değerli geri bildirimler, toplumumuzun bu konudaki derin endişesini bir kez daha gözler önüne serdi. Evet, ülkemizin çölleşme riskiyle karşı karşıya olması hepimizi kaygılandırıyor ve bu kaygının seviyesi oldukça yüksek.
Bireysel Çabalar Tek Başına Yeterli Değil
Ancak bu büyük riskten sadece bireysel adımlarla kurtulmamız mümkün görünmüyor. Elbette kişisel tasarruflarımızla kurtarılacak 50-100 litre temiz suyun değeri paha biçilemez. Fakat mesele, tekil çabaların ötesinde bir boyutta. Zira Birleşmiş Milletler’in (BM) konuyla ilgili raporu, Türkiye’nin 2030’daki çölleşme riskinden ancak büyük çaplı yatırımlar ve alternatif su kaynaklarının devreye alınmasıyla kurtulabileceğini açıkça belirtiyor.
Yatırımların Önündeki En Büyük Engel: Tasarruf Tedbirleri
Ne yazık ki, raporda altı çizilen “önemli yatırımlar” ifadesi, mevcut ekonomik koşullar altında bir umutsuzluk yaratıyor. Ülkemizde yürürlükte olan tasarruf tedbirleri genelgesi, bu denli hayati ve büyük ölçekli projelerin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engel olarak duruyor. Bu tedbirler varken, ihtiyaç duyulan yatırımların yapılması pek olası görünmüyor.
Yerel Bir Örnek: Yeşilköy Barajı Projesi
Bu duruma en somut örneklerden biri, yaşadığım Simav’a bağlı Yeşilköy’de yaşanıyor. Yıllardır gündemde olan Yeşilköy barajı meselesi, ne yazık ki ekonomideki tasarruf tedbirlerine takılmış durumda. Halbuki köyümüz, bir zamanlar gürül gürül akan sularıyla meşhurdu. Ancak bu su kaynaklarındaki bolluk her geçen gün azalıyor. Bu yazıyı, Yeşilköy’e acilen bir baraj yapılması gerektiğinin altını çizmek için kaleme alıyorum.
Eğer bu kritik yatırım en kısa sürede Simav-Yeşilköy’e yapılmazsa, korkarım ki yakın gelecekte barajda tutacak su, hatta içme suyu dahi bulamayacağız. Durumun vehameti ortadadır; Halep oradaysa arşın Yeşilköy’de…