ENSİA’dan Kritik Teşvik Uyarısı: Rüzgâr Endüstrisi Destekleri Neden Çelişkili?

Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın başlattığı Yerel Kalkınma Hamlesi Teşvik Programı’nı değerlendirerek, rüzgâr endüstrisine yönelik teşviklerin çelişkiler barındırdığını ve özellikle İzmir’deki enerji yatırımlarını kısıtladığını belirtti.

İzmir’in Potansiyeli ve Teşviklerdeki Kısıtlamalar

Kalaycı, rüzgâr enerjisi özelinde yaptığı değerlendirmede, İzmir’in hem ana hem de yan sanayi yatırımlarında sadece Türkiye’nin değil, dünyanın önde gelen kümelenme merkezlerinden biri olduğunu vurguladı. Kentin yalnızca yüzer denizüstü rüzgâr enerjisi (offshore) platformu üretimi alanında teşvik edilmesinin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Temiz Enerjinin Başkenti” unvanını hak eden İzmir, Türkiye’deki dört rüzgâr türbin kanadı fabrikasının tamamına, yedi kule fabrikasının dördüne ve sektöre yönelik üretim yapan yüzlerce firmaya ev sahipliği yapıyor. Bu alanda 25 yıla yaklaşan bir üretim altyapımız var.

Kalaycı, teşvik programı incelendiğinde denizüstü ve karasal rüzgâr enerjisi için sadece Bursa ve İzmir’e teşvik verildiğini belirterek, “İzmir’e denizüstü platform, Bursa’ya ise karasal santrallerin türbin üretim teşviki verildi. Buna karşılık, 13 bin Megavat (MW) seviyesine ulaşan rüzgâr enerjisi kurulu gücünün en önemli kümelenme alanı olan İzmir için bir teşvik uygulaması yok. Sadece denizüstü rüzgâr türbin platformu üretimine teşvik verilmesini doğru bulmuyorum,” dedi.

Stratejik Hatalar ve Bölgesel Dağılım

Karasal Rüzgâr Enerjisi Santralleri (RES) yatırımlarında İzmir’e de teşvik verilmesi gerektiğini savunan Kalaycı, kentin bu alandaki teknoloji birikimine, altyapısına ve yetişmiş iş gücüne dikkat çekti. “Bursa’ya verilen karasal türbin üretim teşviki, İzmir için de verilmeliydi. Aynı şekilde, İzmir’e verilen denizüstü RES teşvikinin Çanakkale, Balıkesir ve Yalova’ya da sağlanması gerekiyordu. Böylece hem Marmara Denizi’ne hem de Ege Denizi’ne hitap edilebilirdi,” diye ekledi.

Lojistik Çelişkiler ve Maliyet Artışı

Alper Kalaycı, 2035 yılına kadar Türkiye’nin denizüstü türbinlerde 5000 MW kurulu güce ulaşma hedefi olduğunu hatırlattı. “Belirlenen YEKA alanlarının tümü Marmara Denizi’nde. Bu durumda, teşvik programına göre denizüstü platformlar İzmir’de üretilip denize indirilecek ve Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Marmara Denizi’ne taşınacak. Bu durum büyük bir maliyet ve lojistik çelişki yaratıyor. Proje sahasına yakın lokasyonlarda üretime teşvik verilmeliydi,” şeklinde konuştu.

İzmir’in Denizüstü RES İçin Hazırlanması Gerekiyor

İzmir’in denizüstü RES üretimi için uygun alanlara sahip olduğunu belirten Kalaycı, Çandarlı Limanı‘nın bu noktada kritik önem taşıdığını söyledi. “İzmir, karasal rüzgâr enerjisinde lider konumda. Ancak mevcut tesislerimizde maalesef 110-120 metrelik kanatlara sahip denizüstü rüzgâr türbinleri üretilemiyor. Bunun için deniz kıyısında dev tesisler kurulmalı ve bu yatırımlar için Çandarlı Limanı kullanılabilir. Teşvik sadece platforma değil, kanat ve kule üretimine de verilmeliydi.”

Yeşil Hidrojen ve Sektörün Rekabet Gücü

Kalaycı, yeşil hidrojen alanındaki teşviklerin Balıkesir’e verilmesini de eleştirdi. Türkiye’deki demir çelik üretiminin üçte birinin, rafineri kapasitesinin yarısının ve petrokimya üretiminin tamamının İzmir’de olduğunu hatırlatan Kalaycı, bu sektörlerin 1 Ocak 2026‘da yürürlüğe girecek Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ndan en çok etkilenecek sektörler olduğunu vurguladı.

“Bu sektörlerimiz hidrojeni doğalgazdan, yani kahverengi hidrojen olarak üretiyor. Rekabetçi kalabilmek için yeşil hidrojeni sudan üretmek zorundalar. Bu nedenle yeşil hidrojen teşviğinin, onu tüketecek sektörlerin yanında, yani İzmir’de olması gerekirdi.”

Kalaycı, rüzgâr enerjisi tesislerinin şu anda yüzde 50 kapasiteyle çalıştığını ve yüksek işçilik ile girdi maliyetleri nedeniyle Türkiye’nin Portekiz ve Polonya gibi rakipleri karşısında rekabet gücünü yitirdiğini sözlerine ekledi.