Gazze’nin Mesajı: Dünyevi Hırslar ve İslam Alemi’nin Büyük İmtihanı

Gazze’nin Sessiz Çığlığı ve Bizim Sorumluluğumuz

Bu dünyada yaşanan her olayın, içinde derin mesajlar barındırdığı bir gerçektir. Asıl mesele, bu mesajları doğru okuyabilmek ve gereğini yerine getirebilmektir.

Bugün Gazze’deki mazlumlar, sayıları iki milyarı bulan Müslümanların gözleri önünde bir soykırıma maruz kalıyor. İsrail Terör Örgütü’nün acımasız bombalarından kurtulanlar ise açlıkla mücadele ederek şehit oluyor.

Ne yazık ki, iki milyarlık devasa “İslam Âlemi”, birçok gayrimüslimin gösterdiği tepkinin ötesine geçemeyerek yalnızca “kınamakla” yetiniyor.

“Babalarımız, oğullarımız, kardeşlerimiz, eşlerimiz, aşiretlerimiz, kazandığımız mallar, durgunlaşmasından korktuğumuz ticaretimiz, beğendiğimiz meskenlerimiz… Bize Allah’tan, Peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyeceğiz!”

Rabbim, İslam Âlemi’ni “fasıklar topluluğu” olarak kalmaktan muhafaza eylesin.

Zaafiyetlerimizden Vurulmak: Şeytanın Sızma Noktaları

Servet, şöhret, şehvet… İnsanın neye karşı bir zaafı varsa, imtihanı da oradan oluyor. Şeytan, en zayıf noktanızdan sızmaya çalışır. Ben de uzun yıllardır kendi nefsimin bu gediklerini kapatma mücadelesi veriyorum.

Bu çabama, hayatın beni sık sık mezarlıklara ve hastanelere yönlendirmesi de yardımcı oluyor. Düne kadar neşe saçan insanların onkoloji servislerindeki veya mezarlıklardaki mahzun hallerini gördükçe, insan ister istemez dünya hırslarından arınıp maneviyata yöneliyor. Bu durum, üzerinizdeki “maddi baskıların” da hafiflemesini sağlıyor.

“El Alem Ne Der?” Baskısından Kurtulmak

Bir zamanlar “el alem ne der?” sorusuna fazlasıyla kafa yoran bendeniz, hayli zamandır bu düşünceyi büyük ölçüde geride bıraktım. Örneğin, bazı sözlerim iktidar yanlılarını, bazıları ise muhalefet destekçilerini kızdırabiliyor. Ancak bu tepkileri gösterenlerin çoğu beni kişisel olarak tanımayan kimselerdir.

Oysa hepimiz için asıl görev, hayra motor, şerre fren olmaktır. Doğruları destekleme ve yanlışlara karşı durma hassasiyetine sahip olanlar için “kınayıcıların kınamaları” bir anlam ifade etmez.

Menfaat Çevreleri ve Sahte Dostluklar

Toplumda servetin, şöhretin ve diğer dünyevi zaafların esiri olanların oranı ne kadar azalırsa, o toplumun yolu o kadar aydınlık olur. Unutmayın, yalancı dostlar sizi kendinizden uzaklaştırır. Menfaatçi insanlar, sizin kim olduğunuza değil, sahip olduğunuz etiketlere ve güce önem verirler. Onlar için mühim olan, kendilerine fayda sağlayacak güç merkezlerinin yanında yer almaktır. Bu güç merkezi değiştiğinde, onların sadakati de anında yön değiştirir.

Bir politikacının, “Hangi takımı tutuyorsunuz?” sorusuna verdiği, “Hangi takım kazanırsa o takımı!” cevabı bu durumu çok net özetlemektedir.

Gazetecilik hayatımızda, medyanın peşinden koştuğu, etrafındakilerin övgüler yağdırdığı, havasından geçilmeyen nice “mühim” şahsiyet tanıdık. Bu kişilerin bir kısmını, makamlarını kaybettikten yıllar sonra ziyaret ettiğimizde çoğu, bir zamanlar etraflarında pervane olanların artık selamı sabahı kestiğinden yakındı. Ne mutlu, etrafında gerçek dostlar biriktirebilenlere…

Hatalar ve Allah Rızası İçin Uyaranların Değeri

Elbette bugüne kadar benim de sayısız hatam ve ihmalim oldu. Her kul gibi ben de yanıldım. Ancak bazen büyük hataların kıyısından, Rabbimin bir lütfu olarak karşıma çıkan “uyarıcılar” sayesinde döndüm. Bana, “Bunu yapma!” dediler ve sözlerini Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle, sahih hadislerle desteklediler. Allah onlardan razı olsun, beni yanlışlarımda ısrar etmekten kurtardılar.

Büyük ihtimalle, o anlarda onlara kızmış, belki de “Bana akıl öğretene bak!” gibi bir kibre kapılmışımdır. Fakat sonra, nasip olduysa, sözlerini dinleyerek yanlıştan kurtulmuşumdur.

Rabbim’in emri şöyledir: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. Onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Siz siz olun, etrafınızdaki “dalkavuk” takımından daima uzak durun!