Ödüllü Antalya Müzesi İçin Yıkım Kararı: Bakanlık ve Sivil Toplum Karşı Karşıya

Antalya’nın Simgesi Müze İçin Yıkım Kararı Tartışması

Antalya’nın en önemli simgelerinden biri olan ve kültürel bellekte özel bir yere sahip Antalya Müzesi, yıkım tehlikesiyle karşı karşıya. Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın geçtiğimiz Mart ayında aldığı yıkım ve yeniden yapım kararı, Antalya’daki sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve halk arasında büyük bir tepkiye yol açtı.

Bakanlığın Gerekçeleri ve Sivil Toplumun İtirazları

Bakanlık, yıkım kararının temel gerekçelerini “depreme dayanıksızlık” ve mevcut depoların eserler için yetersiz kalması olarak açıklıyor. Ancak müzenin korunmasını savunanlar, deprem dayanıksızlık raporunun şeffaf bir şekilde paylaşılmamasından şikayetçi. İktidarın kontrolündeki Antalya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu ise yapıya yönelik itirazları, “sanat, mimari, tarihi, estetik, belgesel, işlevsel, teklik, nadirlik gibi değerlerinin bulunmadığı” iddiasıyla reddediyor. Bu durum, yapının geçmişte bakanlık tarafından tescillenmiş değerleriyle çelişiyor.

Ödüllü Bir Yapının Kültürel Değeri

Antalya Müzesi, sıradan bir yapı olmanın ötesinde, Türkiye’nin ulusal proje ile inşa edilen ilk müzesi olma özelliğini taşıyor. 1988 yılında Avrupa Konseyi tarafından “yılın en iyi müzesi özel ödülü” ile onurlandırılan bu yapı, ünlü mimarların ortak eseri. Prof. Dr. Gül Işın önderliğindeki Müze Çalışma Grubu, Akdeniz Öğretim Elemanları Derneği, Antalya Barosu ve Antalya Kültürel Miras Derneği (ANKA) gibi 13 sivil toplum kuruluşu, bu kararın bilimsel ve hukuki temelden yoksun olduğunu vurguluyor.

Sosyal ve Kültürel Bir Merkez Olarak Müze

Uzmanlar, müzenin sadece bir sergi alanı olmadığını belirtiyor. İçerisindeki kütüphane, konferans salonu, açık hava tiyatrosu, sanat galerisi ve kafeterya gibi birimlerle yaşayan bir sosyal ve kültürel merkez olduğunu, bu nedenle kişisel ve toplumsal bellek ile kent bilincinin oluşmasında kritik bir rol oynadığını savunuyorlar.

Endişeler, Öneriler ve Isparta Örneği

Müzenin yıkılmasına karşı çıkanlar, somut çözüm önerileri sunuyor:

  • Deprem riskine karşı raporların kamuoyuyla paylaşılarak yapının güçlendirilmesi.
  • Depo yetersizliği sorununun ek binalarla çözülmesi.

Bu önerilerle, milyarlarca liraya mal olacak yeniden inşaat yerine, birkaç yüz milyon liralık bir maliyetle müzenin kimliğinin korunabileceği ifade ediliyor. Benzer bir süreçle 2018’de yıkılan Isparta Müzesi‘nin hâlâ yapılmamış olması ve 18 bin eserin depolarda beklemesi, Antalya için endişe verici bir örnek teşkil ediyor. Kararın arkasında inşaat rantı olduğu iddiaları da gündemdeki yerini koruyor.

Ortak Çağrı: “Süreç Şeffaf Yürütülmeli”

Onlarca Antalyalı örgütün ortak açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Süreç şeffaf, katılımcı ve bilim temelli yürütülmeli: Yıkım kararı derhal durdurulmalı, analiz raporları kamuoyuyla paylaşılmalı ve bağımsız bir bilimsel ve toplumsal çalıştay süreci oluşturulmalı. Uzman meslek odalarının, akademisyenlerin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşleri dikkate alınmalı… Kültürel mirasın korunması, yalnızca geçmişe değil, aynı zamanda geleceğe karşı da bir sorumluluktur.”

Kamuoyu, iktidarın bu kez uzmanların ve bölge halkının sesine kulak verip vermeyeceğini merakla bekliyor.