Türkiye’de Kimlik Siyasetinin Tehlikeleri: Gericilik ve Bölücülük Tuzağı

Kimlik Siyaseti: Türkiye İçin Bir Gerileme ve Bölünme Riski

Bir ülkeyi Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi gibi etnik veya dinsel/mezhepsel kimlikler temelinde tanımlamak ya da yönetmeye kalkışmak, toplumu yüzlerce yıl geriye götürmekle kalmaz, aynı zamanda devleti parçalayarak Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırma tehlikesi taşır. Bu sebeple bu tür bir yaklaşım imkansızdır.

Ancak, emperyalist güçlerin bin yıldır aralıksız sürdürdüğü ve İstanbul’un fethinden sonra yoğunlaştırdığı bu politika, günümüzde ne yazık ki bizzat iktidar tarafından yeniden gündeme getirilmektedir.

Toplumsal Kimliğin Tarihsel Gelişimi

İnsanlık tarihi, kimliklerin evrimine tanıklık etmiştir. Bu evrim çizgisi, kimlik siyasetinin neden bir gerileme olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Toplayıcılık, Avcılık ve Aşiret Kimliği

Her şey aile ile başladı ve zamanla aşiret yapılarına dönüştü. Bu dönem, ilkel topluluk kimliğinin temelini oluşturdu.

Tarım Devrimi ve Dinsel Kimlik

Tarım devrimi ve tek tanrılı dinlerin yükselişiyle birlikte aşiretler beyliklere, ardından krallıklara ve imparatorluklara evrildi. Kimlik, din ve mezhep ekseninde şekillendi.

Endüstri Devrimi ve Ulusal Kimlik

Endüstri devrimiyle imparatorluklar yerini ulusal devletlere bıraktı. Irk, etnik köken ve ulus kimliği ön plana çıktı. Demokrasi, faşizm, komünizm gibi farklı rejimler bu dönemde doğdu.

Bilişim Devrimi ve Eşit Vatandaşlık

Günümüzde bilişim devrimiyle birlikte, çağdaş devlet anlayışı tüm kimliklerin eşitliği üzerine kurulmuştur. Modern devlet, vatandaşlık bağı ile bağlı tüm din, mezhep, ırk ve milliyet kimliklerinin yurttaşlık hakları bağlamında eşitliğini savunur. Bu evrimsel sürece aykırı olarak devleti kimlik farklılıklarına göre yeniden düzenlemek, toplumu sadece Orta Çağ’a değil, avcı-toplayıcı dönemin aşiret yapısına geri döndürmek anlamına gelir. Bu politika, açıkça “GERİCİ BİR SİYASET” çizgisine işaret eder.

Kimlik Siyasetinin ‘Bölücülük’ Niteliği

İşin bir de bölücülük boyutu vardır. Türkiye’deki farklı kimlik gruplarının çeşitliliği, bu tür bir siyasetin ülkeyi nasıl parçalayabileceğini göstermektedir.

Başlıca Etnik Gruplar

  • Türkler
  • Kürtler
  • Zazalar
  • Araplar
  • Çerkesler
  • Lazlar
  • Gürcüler
  • Ermeniler
  • Rumlar
  • Yahudiler
  • Boşnaklar
  • Arnavutlar
  • Pomaklar
  • Romanlar
  • Çeçenler

Başlıca Din ve Mezhep Grupları

Müslümanlar
  • Hanefiler
  • Hanbeliler
  • Malikiler
  • Şafiler
  • Caferiler
  • Aleviler
  • Bektaşiler
  • Nusayriler
Hıristiyanlar
  • Rum Ortodokslar
  • Ermeni Ortodokslar (Gregorianlar)
  • Latin Katolikler (Levantenler)
  • Doğu Katolikleri (Süryani Katolik, Keldaniler)
  • Protestanlar
Yahudiler
  • Sefaradlar
  • Aşkenazlar
Diğer Gruplar
  • Yezidiler
  • Bahailer
  • Ateistler/Agnostikler

Aşiretler

Başlıca Kürt Aşiretleri
  • Bucak Aşireti
  • Jirki Aşireti
  • Gerdi Aşireti
  • Ertuşi Aşireti
  • İzoli Aşireti
Başlıca Türkmen Aşiretleri
  • Avşar Aşireti
  • Yörükler
  • Bayat Aşireti
Başlıca Arap Aşiretleri
  • Mirdes Aşireti
  • Beni Said Aşireti

Bölünmenin Anatomisi

Yukarıdaki listeler eksik ve kabataslak olmasına rağmen, Türkiye’nin ne kadar zengin ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bu listedeki grupların basit toplamı 48 etmektedir. Ancak iç içe geçmiş yapılar ve çapraz ilişkiler düşünüldüğünde, ülkemizde neredeyse 100 farklı kimlik grubunun varlığından söz edilebilir.

Bu tabloya bir de iktidarın yarattığı “Bizden Olan-Olmayan” ayrımını eklediğinizde, kimliklere bölünmenin ne denli bölücü, çağ dışı ve imkansız olduğu daha net anlaşılır.

İktidar Neden Bu Politikayı Gündeme Getiriyor?

Peki, iktidar bu durumu görmüyor mu? Elbette görüyor. Tamamen olanaksız olan bu projeyi gündeme getirmesinin ardındaki amaç, ortaya çıkacak kargaşadan yararlanarak, tükenmiş olan siyasal ömrünü, emperyalizmin de desteğini alarak mümkün olduğunca uzatmaktır.