Diş Kaybının Gizli Tehlikesi: Çene Kemiği Erimesi ve İmplant Tedavisinin Önemi

Diş Kaybı Sonrası Başlayan Gizli Tehlike: Çene Kemiği Erimesi

Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, çene kemiği erimesinin altında yatan çeşitli nedenler olduğunu vurguluyor. Altop, “Basit bir diş çekiminin ardından bile beyin, o bölgenin artık kullanılmadığı yönünde bir sinyal alarak yıkım sürecini başlatabiliyor. Bu sebeple, uzun süre dişsiz kalan bireylerde belirgin düzeyde çene kemiği erimesi gözlemlenmektedir” ifadelerini kullandı. Kemik hacminin yetersiz olduğu durumlarda ise standart implantların yerine farklı çözümlerin devreye girdiğini belirten Altop, “Eğer çene kemiğinin hacmi standart bir implant için uygun değilse, zigomatik implant gibi yan duvardan destek alan özel tasarımlar uygulanır” diye ekledi.

İmplant Tedavisi Bir Seçenek Değil, Zorunluluktur

Hareketli protezlerin implant tedavisine bir alternatif olmadığını, aksine bir mecburiyet durumu olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, “İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte, kimse konforsuz ve hareketli protezlerle uzun yıllar geçirmek istemiyor. Bu nedenle hastalarda sabit bir protez beklentisi artıyor” dedi. Yüksek estetik beklentilere ve daha iyi bir çiğneme fonksiyonuna sahip olmak isteyen hastalar için kişiye özel implant tedavilerinin uygulandığını kaydeden Altop, şu uyarılarda bulundu:

“Kanal tedavisi görmüş dişlerde apse gibi komplikasyonlar gelişebilir. İmplantlar ise sağlıklı kemik dokusuna yerleştirildiği için düzenli takip yeterlidir. Ancak hastanın ağız hijyeni yetersizse, yoğun sigara tüketimi varsa veya başka risk faktörleri mevcutsa, doğal dişlerde olduğu gibi implant çevresinde de enfeksiyon gelişebilir.”

Kişiye Özel İmplant Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Çene kemiği erimesinin genetik faktörler, kontrolsüz diyabet, erken yaşta yaşanan diş kayıpları, çeşitli sendromlar veya travmalar sonucu ortaya çıkabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, “Ayrıca bir tümör veya kist operasyonu da ilgili bölgede kemik kaybına yol açabilir” dedi. İmplant uygulama sürecinin adımları ise şöyledir:

  1. 3 Boyutlu Tomografi Analizi: İlk olarak, kemik yüzeyi ile diş eti arasına yerleştirilecek implantlar için üç boyutlu bir tomografi analizi yapılır. Bu analizle kemiğin en yoğun olduğu, anatomik yapılardan uzak ve vidalar için en uygun noktalar belirlenir.
  2. Kişiye Özel Üretim: Analiz sonuçlarına göre implantlar kişiye özel olarak üretilir.
  3. Cerrahi Operasyon: Birkaç haftalık bekleme süresinin ardından, implantlar genellikle genel anestezi altında bir operasyonla yerleştirilir. Aynı seansta geçici diş takılması da mümkündür.
  4. Kalıcı Dişlerin Takılması: Yaklaşık 3 hafta sonra yumuşak doku tamamen iyileştiğinde, kalıcı dişler hastaya uygulanır.

İleri Cerrahi Yöntemler Ne Zaman Gerekir?

Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, diş kaybına genellikle derin çürükler ve kırık dişler gibi enfekte durumların neden olduğunu belirtti. Her diş kaybının bir implant gerektirdiğini ifade eden Altop, “Kırık bir dişle uzun süre yaşamak, o bölgede enfeksiyonu tetikleyerek kemikte yıkıma neden olabilir. Eğer bölgede ciddi bir yıkım meydana gelmişse, standart implant uygulaması mümkün olmaz. Bu durumda farklı seçenekler değerlendirilmelidir” dedi. Bu seçenekler arasında şunlar bulunur:

  • Kemik ekleme ameliyatı (Kemik greftleme)
  • Zigomatik implant
  • Subperiostal implant gibi daha ileri cerrahi işlemler

Her diş kaybı implant gerektirir Dişsiz kalmak çene kemiğini eritiyor

İmplantların Ömrü Ne Kadardır?

İmplantların ömür boyu kullanılabileceği algısının doğru olmadığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Seda Altop, “İmplantların ortalama sağkalım süresi yaklaşık 20 yıldır. Ancak bu süre hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve ağız bakımına gösterdiği özene göre değişiklik gösterebilir” dedi. İmplant tedavisinin başlangıçta maliyetli görünse de, sağladığı çiğneme konforu, estetik görünüm ve psikolojik faydalar düşünüldüğünde uzun vadede değerli bir yatırım olduğunu belirten Altop, sözlerini şöyle tamamladı: “Diş sıkma tek başına diş kaybına yol açmaz, ancak diş yüzeylerinde mikro travmalara ve aşınmalara neden olarak hazırlayıcı bir faktör olabilir. Biyoteknolojik alandaki kök hücre ve genetik çalışmalar henüz araştırma aşamasında. Ancak önümüzdeki 20-25 yıl içinde, hastaların suya koyarak kullandığı hareketli protezlere olan ihtiyacın ortadan kalkacağı öngörülüyor.”