Doğu Silahçıoğlu’ndan Kritik Uyarı: Cumhuriyetin Temel Değerleri Nasıl Tehdit Ediliyor?

Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik Yüz Yıllık Tehditler

Birinci Paylaşım Savaşı’ndan (1914-1918) günümüze, ABD’nin öncülük ettiği küresel yayılmacı politikaların merkezindeki coğrafyada varlığını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk önderliğinde bu güçlere karşı verilen eşsiz bir mücadeleyle kurulmuştur. Ancak kuruluşundan bu yana, 100 yılı aşkın bir süredir emperyalizmin hedefi olmaktan kurtulamamıştır. Bu süreç, 2004 yılından sonra “Büyük Ortadoğu Projesi” ile yeni ve tehlikeli bir boyut kazanmıştır.

Türkiye için bölgesel tehditler yeniden şekillenirken, siyasal İslamcı iktidar, başlangıçtan itibaren sergilediği tutarsız ve hatalı politikalarla bir o yana bir bu yana savrulmuştur. Zamanla Cumhuriyet; varlığı, sınırları, rejimi ve anayasal nitelikleriyle ciddi bir tehdit altına girmiştir. Arkasında küresel emperyalizmin bulunduğu, Lozan öncesini ve Sevr’i çağrıştıran “Sünni İslam ümmeti” temelinde bir “yeni Osmanlı” modeli Türkiye’nin önüne bir seçenek olarak sunulmuştur. Bu durum, laik ve üniter ulus devlete yönelik iç ve dış saldırıların yoğunlaşmasına neden olmuştur. Emperyalizmin etnik kimlik ve dinsel yapılar üzerinden kurguladığı sınır ve rejim değişikliği planları gün yüzüne çıkmıştır.

Ayrılıkçı Hareketlerle Kurulan Tartışmalı İlişkiler

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, siyasal iktidarın önceliği yalnızca kendi varlığını sürdürmek olmuştur. Bu uğurda bölücü ve ayrılıkçı hareketlerin sahiplerinden medet umar hale gelmiştir. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri, vatan evlatlarının kanıyla büyük bedeller ödeyerek örgütün silahlı kanadını büyük ölçüde etkisiz hale getirmişti. Hareketin hitap ettiği sosyal taban ise zaman içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni benimseyen bir noktaya evrilmişti. Yayılmacı güçlerin dayatmaları bir kenara bırakıldığında, örgütün taleplerini kabul etmeyi gerektirecek hiçbir meşru neden bulunmamaktaydı. Buna rağmen, “Cumhur İttifakı”nı oluşturan siyasal iktidar, Ekim 2024’te örgüte el uzatarak son derece tartışmalı bir adım atmıştır. Ancak bu süreçte ulusun iradesi ve TBMM devre dışı bırakılmıştır. Temmuz 2025’te ise yasal dayanaktan yoksun, Meclis iç tüzüğünde yeri olmayan ve sadece “öneri” sunma yetkisi olan bir “komisyon” kurulmasıyla, TBMM bu sürecin içindeymiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılmıştır.

Cumhuriyet’in Temellerini Sarsan Adımlar

İktidarın varlığını sürdürme amacıyla attığı bu adım, Cumhuriyetin “ulus devlet”, “üniter devlet” ve “laik devlet” gibi temel niteliklerini tartışmaya açmıştır. Terör örgütünün silahlı mücadeleyle ulaşamadığı “bağımsız yurt” hedefine, siyasal mücadele yoluyla ulaşabilmesi için bir kapı aralanmıştır. Medyaya yansıyan “tören” görüntüleriyle “silahlar bırakıldı” algısı oluşturulsa da, örgütün “demokratik entegrasyon” beyanı, üniter yapıyı reddeden ve “özerklikten federasyona” uzanan bir hedefi gizlice ilan etmiştir. Bu durum, ulus devleti ve üniter yapıyı dışlayan, etnik kimliğe dayalı federal bir yapının peşinde olunduğunu açıkça göstermiştir.

Türk Ulusunun Derin Endişeleri ve Cevapsız Sorular

Yaratılan bu belirsizlik ortamı, Cumhuriyete yönelik saldırıları daha da yoğunlaştırmıştır. Ulus devlet etnik ayrımcılığın, laik devlet dinciliğin, üniter devlet ise özerklik ve federasyon tartışmalarının kıskacına alınmıştır. Cumhuriyeti “kanlı 1923 darbesi” olarak gören, Türk ulusunu oluşturan unsurları kasıtlı olarak “etnik kimlik” vurgusuyla anan ve Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını unutan siyasetçiler türemiştir. Bu tür sakıncalı beyanlar, Yugoslavya’nın nasıl parçalandığını ve Çekoslovakya’nın nasıl ayrıştığını acı bir şekilde hatırlatmaktadır.

Türk ulusu, ulus birliğini zedeleyen, dinsel birlikteliği öne çıkaran ve anayasal yurttaşlığı öteleyen bu anlayışın toplumu nereye sürüklediğini endişeyle izlemektedir. Bu süreçte bazı kritik sorular yanıt beklemektedir:

  • Uzlaşma sağlansa da sağlanmasa da, gelecekte sınırlarımız içinde veya dışında benzer bir mücadele başladığında, sahada görev alacak unsurlar hangi motivasyonla göreve sevk edilecektir?
  • Bu mücadelede evlatlarını toprağa veren, evladının cansız bedenine dahi ulaşamayan ailelerin ve uzuv kaybıyla engelli kalan vatan evlatlarının acısı nasıl dindirilecektir?

Demokratik Direnç ve Aydınlık Yarınlara İnanç

20. yüzyılın en güçlü sömürgeci devletlerine karşı Türk ulusunun “Mustafa Kemal” önderliğinde verdiği Kurtuluş Savaşı ile kurulan “Atatürk Cumhuriyeti”, tüm kurumlarıyla dimdik ayaktadır. Yasaların hiçe sayıldığı ve tartışmalı bir referandumla yüzde 51.41 oyla kurulan “Denetimsiz Başkanlık Sistemi”nin yarattığı iklime rağmen, Türk ulusu olup bitenlerin farkındadır. Yakın dönemde siyasal iktidarın beklentilerini boşa çıkaran demokratik adımlar atmaya başlamıştır. Cumhuriyetin yıpratılan tüm değer ve kazanımlarını yeniden canlandırma yolunda atılan bu adımlarla, karşılaşılan tehditlerin demokratik yöntemlerle bertaraf edileceğine ve aydınlık yarınlara en kısa sürede ulaşılacağına dair inanç tamdır.

DOĞU SİLAHÇIOĞLU
EMEKLİ TÜMGENERAL