Erdoğan ve Bahçeli’nin Mesajları Neden Yanlış Yorumlanıyor? Tepki Siyasetinin Tuzakları

Erdoğan’ın Değişmeyen Birlik ve Beraberlik Vurgusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın siyasi kariyeri boyunca yaptığı konuşmalarda sıklıkla tekrarladığı bir ifade bulunur: “Kardeşlerim yola çıkarken bir şey söyledik, burası çok önemli, ne dedik, Türküyle, Kürdüyle, Zazasıyla, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla Boşnağıyla, Arnavutuyla aklınıza ne gelirse, Arabıyla biriz, iriyiz, diriyiz, beraberiz, kardeşiz hep birlikte Türkiye’yiz’ dedik. ‘Tek millet, tek bayrak’ dedik.”

Geçtiğimiz hafta partisinin Kızılcahamam kampında gerçekleştirdiği konuşmada da Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli bir bölümü “terörsüz Türkiye ve bölge” temasına ayırarak bu birlik ruhunu bir kez daha yineledi. Türk, Kürt ve Arapların geçmişte omuz omuza vererek neleri başardığını tarihi örneklerle anlattı.

“Selçuklu orduları, Bağdat’a, Şam’a, Malazgirt’e ulaşırken orada Kürt kardeşleriyle, Arap kardeşleriyle kaynaştılar. Malazgirt zaferi, Kudüs’ün fethi, İstanbul’un fethi, Çanakkale savunması, İstiklal Savaşı; Türk, Kürt, Arap ve daha nice Müslüman halkın ortak savaşlarıdır, ortak zaferleridir. Bizler, yani Türkler, Kürtler, Araplar ittifak yaptığımızda atlarımızın rüzgarı Çin Denizi’nden Adriyatik’e serin esintiler yaydı.”

Muhalefetin Aceleci Tepkisi ve ‘Ümmetçilik’ Suçlaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuşmasının hemen ardından, CHP lideri Özgür Özel başta olmak üzere bazı muhalif siyasi analizciler, “Türk, Kürt ve Arap” ifadelerinin aynı cümlede kullanılmasından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Konuşmanın özüne ve bağlamına odaklanmak yerine, aceleci bir tepkiyle Erdoğan’ı “ümmetçilik” yapmakla itham ettiler.

Oysa aynı Özgür Özel‘in bir yıl önceki bir konuşmasında, “Bazı siyasiler Arap kelimesini küfür gibi kullanıyorlar, ana dili Arapça olan 6 milyon vatandaşımız var bizim…” şeklinde bir ifade kullandığı unutulmamalıdır.

Bahçeli Üzerinden Yürütülen Tartışmalar ve Çarpıtmalar

Bu tartışmalar sürerken, MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin milletvekilleriyle yaptığı kapalı bir toplantıya atıfta bulunularak, “Cumhurbaşkanı yardımcılarının biri Kürt bir Alevi olsun” gibi bir öneri getirdiği öne sürüldü. Bu kulis bilgisi üzerinden “Lübnanlaşma” ve MHP liderinin Erdoğan’ın konuşmasından “rahatsızlık” duyduğu şeklinde iki ana tartışma başlatıldı.

MHP lideri Bahçeli, bu iddialara sert bir dille yanıt vererek sözlerinin kasıtlı olarak çarpıtıldığını belirtti:

“Basına kapalı toplantıdaki sözlerimin malum sözde bir gazeteciye sızdırılması, o dedikodu markası ve her ipte cambazlık yapan gazetecinin de mal bulmuş mağribi gibi gündeme taşıması zamanlama itibariyle manidardır.”

Bahçeli, ifadelerinin asıl bağlamının “Biriz, beraberiz, kardeşiz, çok büyük bir aileyiz” olduğunu vurguladı.

Siyasetin Kısır Döngüsü: Tepki Siyasetine Hapsolmak

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 23 yıllık yönetim tecrübesi ve Devlet Bahçeli’nin 28 yıllık parti liderliği göz önüne alındığında, her iki liderin de bu konulardaki açıklamalarının niyeti sahih olanlar için anlaşılır olduğu açıktır. Niyet okumak, siyasi inandırıcılığı zayıflatır ve samimiyeti ortadan kaldırır. Söylenen her sözü çarpıtarak toplumsal hassasiyetleri kaşımak üzerine kurulu bir siyaset anlayışı, en sonunda sahibini de vurur ve milletin birliğine zarar verir.

Siyaseti sürekli negatif bir alana çekmek, partileri tepki siyasetine mahkûm eder. Bu, politika üretemeyenlerin günü kurtarmak için başvurduğu popülist bir yöntemdir. Muhalefetin siyaset tarzı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin her açıklamasını bağlamından koparıp yorumlamaya dayalı bir hale gelmiştir. Bu durum, muhalefeti kendi çelişkileri içinde bocalamaya ve “aslında onu kastetmedik” gibi savunmalara itmektedir. Muhalefet partileri, bu panik ve aceleyle ürettikleri negatif tepki siyasetinden uzaklaşıp, devletin ve milletin yararına uzun vadeli, pozitif bir siyasete yönelebilseler, bu hem kendileri hem de Türkiye için büyük bir kazanım olacaktır.