İsrail Tehdidi Karşısında Türkiye’nin Yol Haritası: Ne Yapılmalı?

Bölgesel Gerilim ve Çözüm Arayışı

İsrail’in kuruluşundan bu yana Filistin’de sürdürdüğü katliamlar, toprak işgalleri ve uluslararası hukuku hiçe sayan tavrı bilinen bir gerçektir. Sürekli insan hakları ve adaletten bahseden Batılı ülkelerin, İsrail’i durdurmak yerine desteklemesi de bu tablonun bir parçasıdır. Çin ve Rusya gibi diğer küresel güçler için ise Filistin meselesi öncelikli bir konu değildir. Bu gerçekler ışığında, sürekli olarak İsrail’in barbarlığını veya Batı’nın çifte standardını eleştirmek bir sonuç vermemektedir.

Stratejik Soru: Türkiye Ne Yapmalı?

Artık odaklanılması gereken asıl soru şudur: İsrail tehdidine karşı Türkiye olarak NE YAPMALIYIZ? Bu, günümüz jeopolitiğinin en yakıcı sorusudur ve detaylı bir analiz gerektirir. Doğru sorular sormak, çözüm yolları bulmamızı ve farklı bakış açıları geliştirmemizi sağlar.

Tarafların Hedefleri ve Kaçınılmaz Yüzleşme

Peki, bölgedeki aktörler ne istiyor? İsrail, artık gizlemediği bir hedef olan vadedilmiş topraklara ulaşma arzusundadır. “Davut Koridoru” olarak adlandırılan plan, bu amacın bir yansımasıdır ve bölgedeki istikrarsızlığı yaymayı hedefler. Diğer yanda Türkiye ise bölgede barış ve istikrarı tesis etmek istemektedir. Bu zıt hedefler, gelecekte bir Türkiye-İsrail çatışmasının kaçınılmaz olabileceğini göstermektedir. Bu potansiyel savaşa Türkiye’nin çok ciddi bir şekilde hazırlanması hayati önem taşımaktadır.

Türkiye’nin Atması Gereken Adımlar

Türkiye’nin bu mücadeleden başarıyla çıkması için yakın, orta ve uzun vadeli planları şüphesiz mevcuttur. Ancak bu çerçevede öne çıkan iki temel strateji bulunmaktadır.

1. İç Cephenin Güçlendirilmesi

Yakın vadede atılacak en kritik adım, ülkenin iç bütünlüğünü korumaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkça vurguladığı gibi, “iç cepheyi güçlendirmemiz lazım” ifadesi bu konunun ne denli hayati olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin israf edecek ne bir saniyesi ne de bir kuruşu vardır; tüm enerji bu hazırlık sürecine yönlendirilmelidir. İktidar-muhalefet ayrımı gözetmeksizin, herkesin Türkiye ailesinin bir üyesi olduğu bilinciyle hareket etmesi gerekir. Siyasi farklılıklar bir kenara bırakılmalı, vatanın birliği için topyekûn bir çaba gösterilmelidir.

2. Diplomatik İzolasyon Stratejisi

İkinci olarak, dış politikada atılması gereken adımlar vardır. Kapalı kapılar ardında yürütülen diplomasiyle, İsrail’in saldırgan tutumunun sadece bölgeye değil, tüm dünyaya zarar verdiği anlatılmalıdır. Özellikle Batı dünyasının şu gerçeği görmesi sağlanmalıdır:

“İsrail, Batı dünyası için stratejik bir ortak değil, stratejik bir külfettir. Zira İsrail’in barbarlığı, hem Batı’nın itibarını zedelemekte hem de Batı’ya yönelik göç dalgalarını tetiklemektedir.”

Özetle, “ne yapmalıyız?” sorusunun cevabı iki yönlüdür: Yakın vadede iç bütünlüğü sağlayarak savunmayı güçlendirmek ve dış politikada diplomatik kanalları kullanarak İsrail’i uluslararası alanda yalnızlaştırmak.

Not: Haftaya bu konuya devam edeceğiz inşallah.