Ticaret Savaşlarında Yeni Bir Dönem: İhracat Kontrolleri
İhracat kontrolleri, uluslararası ticarette artık yalnızca bir güvenlik önlemi olmaktan çıkıp, siyasi ve teknolojik bir baskı aracına dönüşüyor. Malların, hizmetlerin, yazılımların ve teknolojilerin sınır ötesi hareketini düzenleyen bu kontroller, hassas ürünlerin belirli ülkelere veya kullanıcılara ulaşmasını engellerken, yabancı uyrukluların teknolojiye erişimini de kısıtlıyor.
ABD-Çin Rekabeti ve Nadir Toprak Elementleri
Bu stratejik dönüşümün en çarpıcı örneği, ABD ve Çin arasındaki ekonomik ve teknolojik çekişmede yaşanıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileriyle başlattığı ticaret savaşı, Pekin’in nadir toprak elementleri (NTE) ihracatına getirdiği kısıtlamalarla yeni bir boyut kazandı. Bu hamle, gümrük vergilerinin yanı sıra ihracat kontrollerinin de güçlü bir silah olabileceğini gösterdi.
Ukrayna-Rusya Savaşı sırasında uygulanan Batı yaptırımları, şirketlerin ihracat kontrollerine yönelik farkındalığını artırsa da, Çin’in NTE hamlesi küresel tedarik zincirlerinin ne denli kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çin’in, NTE ve bu elementleri içeren mıknatısların ihracatını askıya alması, özellikle Avrupa otomotiv sektöründe ciddi sıkıntılara yol açtı. BMW ve Mercedes-Benz gibi dev üreticiler bu durumdan doğrudan etkilendi.
ABD’nin 11 Haziran’da Çin ile geçici bir NTE anlaşmasına varması piyasaları rahatlatsa da, Çin’in bu alandaki hakimiyeti Batılı ülkeler için stratejik bir risk unsuru olmaya devam ediyor. Çin, küresel NTE üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini ve rafinaj kapasitesinin yüzde 90’ını elinde bulunduruyor. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, enerji dönüşümü, dijitalleşme ve yapay zeka gibi alanlardaki gelişmelerle birlikte kobalt ve NTE’lere olan talebin 2040’a kadar yüzde 50-60 artması bekleniyor.
Japonya’nın Bağımlılığı Azaltma Stratejisi
Çin’in 2010 yılında diplomatik bir anlaşmazlık sonrası NTE ihracatını durdurması, Japonya için bir dönüm noktası oldu. Tokyo, bu bağımlılıktan kurtulmak için çok yönlü bir strateji geliştirdi:
- Tedarik Zincirlerini Çeşitlendirme: Alternatif tedarik kaynakları bularak tek bir ülkeye olan bağımlılık azaltıldı.
- Stratejik Yatırımlar: Japonya Metal ve Enerji Güvenliği Örgütü (Jogmec) aracılığıyla 2004-2020 arasında yurt dışındaki 100’den fazla projeye 600 milyon doları aşan yatırım yapıldı.
- Kritik Ortaklıklar: Avustralyalı Lynas şirketiyle 2011’de yapılan anlaşma sayesinde Japonya, NTE ihtiyacının üçte birini Çin dışından karşılamaya başladı.
- Teknolojik İnovasyon: Honda, ağır NTE içermeyen yeni nesil mıknatıslar geliştirirken, enerji sektöründe perovskit güneş hücrelerine 1,5 milyar dolarlık yatırım yapıldı.
- Kentsel Madencilik ve Stoklama: Elektronik atıklardan geri kazanım teşvik edildi ve kritik hammaddeler için 180 günlük stok depolama planları oluşturuldu.
- Derin Deniz Madenciliği: Ogasawara Adaları çevresindeki yataklar için 2028’e kadar yaklaşık 1,26 milyar avroluk yatırım planlanıyor.
Uzman Görüşleri: Değişen Ticaret Ortamı
Konuyu değerlendiren uzmanlar, şirketlerin ve ülkelerin bu yeni ortama adapte olması gerektiğini vurguluyor.
“Günümüzdeki yeni durum, ihracat kontrollerinin doğrudan ticaret müzakerelerine bağlanması olarak öne çıkıyor. Bu durum, ihracat kontrollerinin pazara erişim gibi geleneksel ticaret unsurlarıyla ilişkilendirilen alanlarda taviz elde etmeye yönelik yeni bir baskı aracı olarak kullanılmasına işaret ediyor.”
Benson, Nvidia gibi bazı firmaların Çin’e ihracat yapabilmenin stratejik avantaj sağladığını savunduğunu, diğerlerinin ise daha temkinli bir bekleyiş içinde olduğunu belirtiyor.
“NTE’ye sahip olmayan ve teknolojik olarak gelişmemiş ülkeler, asgari NTE kullanımı gerektiren teknolojilere yönelme, ihracatçı ülkelerle ticareti kolaylaştırıcı anlaşmalar yapma gibi seçenekleri değerlendirebilir. Birbirini dışlayan bu stratejilerin, küresel dominasyon için ülkelerin NTE’leri kontrol altında tutma gayretini besleyeceği, alınan kararları daha da agresifleştireceği açık.”