Milli Mücadele’nin Dönüm Noktası: Erzurum Kongresi’nin Tarihi Önemi ve Kararları

Milli Mücadele’nin Pusulası: Erzurum Kongresi

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, emperyalist güçlerin Osmanlı topraklarını paylaştığı bir dönemde, 23 Temmuz 1919‘da topladığı Erzurum Kongresi, Milli Mücadele’nin rotasını belirleyerek tam bağımsızlığa giden yolun temel taşlarını döşedi. Başlangıçta Doğu vilayetlerindeki Ermeni ve Karadeniz’deki Rum Pontus tehditlerine karşı bölgesel bir amaçla toplanan kongre, aldığı kararlarla tüm yurdu kapsayan bir nitelik kazandı.

Erzurum Kongresi, hiçbir dış baskı veya yönlendirme olmaksızın, Türk milletinin hür iradesiyle aldığı kararların bir yansıması olarak tarihe geçti. Bu kongre, milletin varlığını ve bağımsızlık azmini tüm dünyaya ilan eden en önemli adımlardan biri oldu.

“Vatan Bir Bütündür, Parçalanamaz”

Türk milletinin işgallere karşı ilk kararlı duruşunu sergilediği kongrede alınan “Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz” kararı, Milli Mücadele’nin ana ilkesi haline geldi. Gazi Mustafa Kemal, kongrenin kapanış konuşmasında, “Tarih, bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir” sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı bu toplantının önemine dikkat çekmişti.

Tarihi Kongrede Alınan Kararlar

Toplam 14 gün süren yoğun çalışmaların ardından, günümüze dahi ışık tutan Erzurum Kongresi’nde şu tarihi kararlar alınmıştır:

  1. Kongreye katılan vilayetler birbirinden ve Osmanlı camiasından ayrılamaz öz kardeştirler. Sınırlarımız içinde kalan vatan topraklarının tarihi, ırkı ve dini hukukuna saygı gösterilmelidir.
  2. Vatanın bütünlüğünü, milli istiklali, saltanat ve hilafeti korumak için Kuvayı Milliye’yi etkin, Milli İrade’yi hakim kılmak esastır.
  3. Her türlü işgal ve dış müdahaleye karşı milletçe birlikte karşı konulacaktır.
  4. Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
  5. Merkezi hükümetin baskılar sonucu doğu vilayetlerini terk etmesi halinde, milli hakların korunması için gerekli tedbirler alınmış ve Erzurum’da geçici bir hükümet kurulması kararlaştırılmıştır.
  6. Ülkemizin bölünmesi düşüncesinden vazgeçilerek mevcudiyetimize, tarihi ve dini hukukumuza saygı gösteren adil bir karar beklenmektedir.
  7. Vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü şartıyla, işgal amacı gütmeyen herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımı kabul edilebilir.
  8. Merkezi hükümetin milli iradeye uyması zorunludur. Bu amaçla Milli Meclis’in derhal toplanması ve ülke kaderiyle ilgili kararların bu meclise bırakılması gerekir.
  9. Doğu vilayetlerindeki tüm cemiyetler, Şarkı Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.
  10. Kongre kararlarını uygulamak üzere bir Temsil Heyeti oluşturulmuş ve tüm milli teşkilatlar bu çatı altında birleştirilmiştir.

Uzman Gözüyle Kongrenin Önemi

Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’nin Milli Mücadele’nin en kritik dönüm noktalarından biri olduğunu belirtiyor.

“Milli Mücadele’de halkın iradesi ilk defa bölgesel anlamda burada ortaya konmuştur. Bölge halkı, var olan tehditler karşısında ‘Ne Ermeni ne de Rum devletine izin vermeyiz, biz Osmanlı camiasının ayrılmaz bir parçasıyız’ mesajını dünyaya ilan etmiştir. Bu, sadece bölgesel değil, Milli Mücadele’nin geleceğine damga vuracak temel prensiplerin belirlenmesi açısından da önemlidir.”

Milli Liderlik ve Temsil Heyeti

Prof. Dr. Küçükuğurlu, kongrenin Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini tescil ettiğini vurguluyor:

“Erzurum Kongresi’ni bir meclis, seçtiği Temsil Heyeti’ni ise bir hükümet gibi düşünebiliriz. Bu Temsil Heyeti, 23 Nisan 1920’de TBMM açılana kadar hükümet gibi görev yapmıştır. Heyetin başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirilmiştir. Dolayısıyla Mustafa Kemal, Erzurum’a resmi bir görevle gelmiş, ancak buradan halkın seçtiği bir lider olarak ayrılmıştır.”

Erzurum’da alınan kararlar, daha sonra toplanan Sivas Kongresi‘nde ulusal düzeyde kabul edilerek Milli Mücadele’nin yol haritasını kesinleştirmiştir. Bu ilkeler, Lozan Konferansı’nda savunulan Misak-ı Milli sınırlarının da temelini oluşturmuştur.