Türkiye’nin Çözüm Süreci ve Suriye’deki Gelişmeler
Türkiye’de, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Ekim ayında PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısıyla başlayan yeni süreç, PKK’nın kendini feshetme ve silah bırakma kararı almasıyla önemli bir aşamaya ulaştı. Sürecin yasal zeminini oluşturmak amacıyla kurulması planlanan Meclis Komisyonu’nda, İnfaz Yasası değişiklikleri ve suça karışmamış PKK mensuplarının hukuki statüsü gibi kritik konular ele alınacak. Bu önemli eşik aşılmış olsa da sürecin başarısı için atılması gereken adımlar devam ediyor.
Diğer yanda ise Suriye’de, Ahmed Şara yönetimi ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında, SDG’nin yeni oluşturulan orduya entegrasyonu için Mart ayında imzalanan anlaşma sonrası yapılan görüşmeler, Temmuz başında tıkanma noktasına geldi. Türkiye’nin, omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG’yi “PKK’nın kolu” olarak görmesi ve “terör örgütü” olarak tanımlaması, bu gelişmeyi daha da önemli kılıyor. Geçmişte, 2013-2015 çözüm sürecinin sekteye uğramasında Suriye’deki olayların büyük payı olmuştu. Peki, Suriye’deki bu son tıkanıklık, Türkiye’deki mevcut süreci de olumsuz etkiler mi?
Uzmanlar Değerlendiriyor: Etkileşim Kaçınılmaz
Uzmanlar, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’deki barış sürecini doğrudan etkileyeceği konusunda hemfikir.
“Ortadoğu’da Hiçbir Sorun Tek Ülkeye Has Değil”
Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Helin Sarı Ertem, Ortadoğu’daki sorunların sınırlarla ayrılamayacağını ve Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünün Suriye’deki PYD/YPG meselesinden bağımsız düşünülemeyeceğini belirtiyor. Ertem’e göre, sorunun çok boyutlu ve çok aktörlü yapısı, çözüm çabalarını karmaşıklaştırıyor.
“En basitinden PKK içinden barış sürecine itiraz edebilecek farklı yapılanmaların ortaya çıkmasını ve yeniden silahlı çatışma fikrine geri dönülmesini kolaylaştırıcı bir sonuç yaratabilir.”
“Siyasi Anlaşmazlıklar Süreci Etkiler”
Katar’daki Middle East Council düşünce kuruluşundan akademisyen Özge Genç de, Suriye’deki görüşmelerin Türkiye’deki süreci “etkilememesinin mümkün olmadığını” vurguluyor. Genç’e göre, Şam ile SDG arasında bir çatışma ortamı doğması halinde Türkiye buna kayıtsız kalmayacaktır. Bu durumun ilk etkilerinin TBMM’deki komisyon çalışmalarında görülebileceğini ifade ediyor.
“PKK’nın Türkiye ile silahsızlanma anlaşmasının çok kolay bozulacağını düşünmüyorum. Artık konsolide edilmiş bir anlaşma var. Bu süreçte sıkıntıya yol açacak en büyük mesele, Meclis Komisyonu’nun beklentileri karşılamaması olabilir.”
Singapur Ulusal Üniversitesi’nden gazeteci ve akademisyen James Dorsey ise PKK’nın silahsızlanma kararından geri dönüşün zor olduğunu, bunun da YPG’yi Suriye’de zayıflattığını savunuyor. Ancak olası bir çatışmada “PKK’nın bazı silahlarının ve savaşçılarının YPG’ye katılması ihtimali göz ardı edilemez” diye ekliyor.
Şam ve SDG Anlaşabilir mi?
Ahmed Şara yönetimi, tüm silahlı grupları tek bir ordu altında birleştirmeyi hedeflerken, SDG kendi komuta yapısını koruyarak ve kontrol ettiği bölgede asayişi sağlayarak ordunun bir parçası olmak istiyor. Şam ise SDG savaşçılarının bireysel olarak orduya katılmasında ısrarcı. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Vahap Coşkun ise müzakere sürecinin doğası gereği bu tür anlaşmazlıkların normal olduğunu belirterek orta yol bulunabileceği konusunda iyimser olduğunu söylüyor.
Uluslararası Aktörlerin Rolü
ABD ve Fransa’nın sürecin masada kalması için inisiyatif aldığı biliniyor. ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, Washington’ın Suriye’de ayrı bir Kürt devletini desteklemediğini ve SDG’yi Şam ile entegre olmaya teşvik ettiklerini açıkça belirtti. Öte yandan İsrail’in, güçlü bir merkezi Suriye yerine parçalanmış bir yapıyı tercih ettiği ve SDG entegrasyonuna karşı olduğu değerlendiriliyor. Doç. Dr. Helin Sarı Ertem, “İsrail’i gerekirse durdurabilecek tek güç ABD” diyerek Trump yönetiminin tavrının kritik olduğuna dikkat çekiyor.
‘Türkiye Süreci Lehine Çevirebilir’
Uzmanlar, Türkiye’nin Suriye’deki bu karmaşık durumu, devam eden çözüm sürecini kullanarak kendi lehine çevirebileceği görüşünde. Vahap Coşkun, Türkiye’nin Kürtlerle doğrudan ve şeffaf görüşmeler yapmasının hem kamuoyundaki kaygıları azaltacağını hem de Şam ile ilişkilerde elini güçlendireceğini belirtiyor.
Suriyeli Kürt siyasetçi İlham Ahmed‘in Türkiye ile doğrudan görüştüklerini açıklaması ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın “tüm unsurlarla konuşulduğu” yönündeki ifadeleri bu tezi destekliyor. Coşkun’a göre, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu, Türkiye’ye yönelik bir tehdit olmasını engelleyecektir. Bu nedenle Türkiye’nin sürece yapıcı bir siyasetle dahil olması, uzun vadede stratejik avantajlar sağlayabilir.