Suriye’nin Geleceği Masada: Türkiye’nin ‘Birlik’ Stratejisi ve Bölgesel Riskler

Suriye’de Belirsizlik Sürüyor: Son Gelişmeler ve Olası Senaryolar

Suriye’de siyasi tansiyon, son dönemde yaşanan gelişmelerle yeniden yükseldi. ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın temasları, Şam’ın İsrail tarafından bombalanması ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Ayrılıkçılara müdahale ederiz” şeklindeki net açıklamaları, bölgedeki dinamiklerin ne denli karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz, Suriye’deki mevcut durumu ve geleceğe yönelik beklentileri Cumhuriyet’e değerlendirdi.

Türkiye’nin Birlik Vurgusu ve Sahadaki Gerçeklik

Türkiye, 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinden bu yana Suriye’nin siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne sürekli olarak vurgu yapıyor. Ancak bu birliğin nasıl tesis edileceği konusu belirsizliğini koruyor. Cihatçı Şam yönetimi ile ülkenin kuzeydoğusunu kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında Mart ayında imzalanan entegrasyon anlaşması henüz hayata geçirilmedi. 100 bini aşkın silahlı gücüyle SDG, bölgede fiili bir özerklik kurmuş durumda. Türkiye’nin PKK’nin silah bırakmasıyla sorunu çözme planı ise henüz sonuç vermedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, son basın toplantısında “Ayrılıkçılığa müdahale ederiz” mesajını yinelerken, ülkenin güneyindeki Süveyda’da Dürziler ve Arap Bedeviler arasındaki çatışmalar sonrası İsrail’in Şam’ı bombalaması, Suriye’nin dış müdahalelere ne kadar açık olduğunu gösterdi.

Uzman Görüşü: Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz Değerlendiriyor

Daha önce Bakü, Bağdat ve Londra Büyükelçiliği gibi önemli görevlerde bulunmuş olan Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz, mevcut tabloda Suriye’nin birliğini nasıl sağlayabileceği ve Türkiye’nin söyleminin bölgedeki karşılığı hakkında önemli analizlerde bulundu.

‘Suriye Tarihsel Olarak Hiç Tek Kimlikli Olmadı’

Çeviköz, Türkiye’nin ‘siyasi birlik’ söyleminin Suriye’yi tek bir kimliğe indirgeme riski taşıdığını belirtti. 13 yıllık iç savaşın ülkeyi sadece coğrafi değil, aynı zamanda siyasi, mezhebi ve etnik olarak da böldüğünü ifade etti.

“İran, Rusya, ABD ve İsrail gibi aktörlerin müdahil olduğu bir düzlemde ‘birlik’ hedefinin ancak yerinden yönetime dayalı, kapsayıcı ve çoğulcu bir modelle mümkün olacaktır. Kaldı ki tarihsel olarak Suriye hiçbir zaman tek kimlikli bir ülke olmadı. Dolayısıyla bugünkü gerçeklik üniter ama merkeziyetçi olmayan, çeşitliliği tanıyan bir yeniden yapılanmayı zorunlu kılıyor.”

‘Jeopolitik Sıkışmışlık ve Tampon Bölge Riski’

Suriye’nin yeniden istikrarsızlaşmasının bölgede IŞİD, PKK ve YPG gibi yapıların güçlenmesine ve kaosun derinleşmesine yol açabileceği uyarısında bulunan Çeviköz, bu durumun Türkiye için ciddi riskler barındırdığını söyledi.

“Bu, İran’ın nüfuzunu yeniden artırmasına, İsrail’in tampon bölge stratejisini genişletmesine, hatta ABD’nin yeniden pozisyon almasına yol açabilir. Bu durum Türkiye açısından bir ‘jeopolitik sıkışmışlık’ anlamına gelecektir. Eğer Suriye bir kez daha derinlemesine parçalanırsa, İsrail ile Türkiye arasında fiili bir tampon yapı oluşabilir ama bu yapı, ne coğrafi ne de siyasi olarak Türkiye’nin lehine olur.”

‘Dış ve İç Politika Söylemleri Örtüşmüyor’

Çeviköz, Türkiye’nin Suriye için ‘birlik’ çağrısı yaparken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Biri Kürt biri Alevi iki cumhurbaşkanı yardımcısı olsun” önerisini de değerlendirdi. Bu durumun, Türkiye’nin dış politikadaki söylemleri ile iç siyasetteki pratikleri arasında bir tutarsızlık algısı yarattığını belirtti.

“Türkiye’de siyasi kimliklerin ve etnik, mezhebi aidiyetlerin anayasal düzeyde tanındığı bir zemin yok. Bu açıklama da ister istemez dış politikadaki birlik söylemiyle iç siyasetteki pratiklerin örtüşmediği izlenimini doğuruyor.”