Zeynep Kamil Hastanesi’nde Skandal: İş Bırakan Sendika Temsilcisine Tıp Bayramı’nda Saldırı

İstanbul’daki Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 14 Mart Tıp Bayramı‘nda şok edici bir şiddet olayına sahne oldu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) temsilcisi, sendikanın aldığı karar uyarınca yasal iş bırakma hakkını kullanmak isterken, ameliyathane sorumlusu olduğu belirtilen bir meslektaşının sözlü ve fiziksel saldırısına maruz kaldı.

Hastane Yönetiminin Tutumu Tepki Çekti

Görgü tanıklarının ifadelerine göre, darp olayı aleni bir şekilde gerçekleşmesine rağmen hastane yönetiminin saldırganı yalnızca “kınama” talebiyle disiplin kuruluna sevk etmesi büyük tepki topladı. Saldırıya uğrayan sendika temsilcisinin, saldırganla aynı ortamda çalışmaya devam etmek zorunda bırakılması, yönetimin mağduru korumak yerine saldırganı kolladığı iddialarını güçlendirdi. Sağlık Çalışanları Hak ve Mücadele Derneği (SAHA-DER) Başkanı Abdurrahman Aktürk’ün hastane yönetimiyle iletişim kurma çabaları sonuçsuz kaldı; ne başhekim ne de başka bir yetkili konuyla ilgili açıklama yapmadı. Bu durum, olayın üstünün örtülmeye çalışıldığı endişelerini artırdı.

SES ve SAHA-DER, yaptıkları ortak açıklamada, “Saldırıya uğrayan emekçiye sırtını dönenler kamu vicdanına hesap verecek” diyerek sağlıkta şiddetin normalleşmesine ve sorumluların cezasız kalmasına izin vermeyeceklerini, olayın takipçisi olacaklarını vurguladı.

‘Şiddeti Doğuran Düzenin Kendisidir’

Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan SES Şişli Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Muhsin Uysal, olayın basit bir kişisel gerilim olmadığını belirtti.

“Bize ‘iki emekçi arasında yaşanmış bireysel bir gerilim’ gibi sunulmak istenen bu olay, aslında çok daha derin, çok daha yapısal bir meselenin dışavurumudur. Şiddeti doğuran, saldırganın eli değil, o ele cesaret veren ve onu yönlendiren düzendir. O düzende iş bırakma hakkı suç, sendikal örgütlenme tehdit, itaat ise ödüllendirilendir.”

Uysal, saldırıyı gerçekleştiren kişinin gücünü yöneticilerin sessizliğinden ve kurum içi iktidar ilişkilerinden aldığını ifade ederek, “İş bırakma sürecini sahiplenen bir sendikacının karşısına, onun gibi bir emekçiyi dikmek, sistemin nasıl çalıştığını açıkça gösterir. Patronlar konuşmaz, onların yerine başka emekçileri konuştururlar,” dedi.

‘Mağdur Cezalandırılarak Saldırı Meşrulaştırıldı’

Uysal, sorumluluğun sadece saldırganda değil, onu cesaretlendiren mekanizmada da olduğunu vurguladı. “O mekanizma, başhekimin sessizliğiyle işler hâle gelir. Soruşturma yürütülmeyerek, mağdur cezalandırılarak, saldırı meşrulaştırılmıştır. Asıl mesaj açıktır: ‘Sendikal haklarını kullanırsan yalnız kalırsın. Dayanışma değil itaattir makbul olan.’ Bu olayın mağduru sadece saldırıya uğrayan arkadaşımız değil, hepimiziz. Çünkü saldırıya uğrayan, birlikte karar alma hakkımız; hedef alınan, iş bırakma meşruiyetimiz; cezalandırılan, örgütlülüğümüzdür,” şeklinde konuştu.

“Bu Sistemin Krizidir, Boyun Eğmeyeceğiz”

Muhsin Uysal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu, yönetemeyenlerin, bastıramadıkları itirazı birbirimize kırdırarak susturmaya çalıştıkları bir sistem krizidir. Ama biz buna teslim olmayacağız. Çünkü bu saldırıyı yalnızca bireysel bir öfke değil, politik bir hedef yönlendirmiştir. Biz birbirimize karşı değil, yan yana duracağız. Şiddetin, baskının ve sessizliğin karşısında olacağız. Bu düzene karşı susmayacağız, alışmayacağız, boyun eğmeyeceğiz.”