Japonya’da Seçim Sonuçları Şok Etti: Yükselen Aşırı Sağ ve Değişen Siyasi Manzara

Japon Siyasetinde Yeni Dönem: Aşırı Sağın Yükselişi

Japonya’da pazar günü gerçekleştirilen “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi dengelerinde önemli bir değişimin habercisi oldu. Yaklaşık yetmiş yıldır iktidarın büyük ortağı olan Liberal Demokrat Parti (LDP), her iki mecliste de çoğunluğunu yitirirken, faşist eğilimli partiler sandıktan başarıyla çıktı. Bu durum, Avrupa ve ABD’de gözlemlenen aşırı sağ yükselişinin Japonya’ya ulaştığını gösteriyor.

“Önce Japonca” Sloganı ve Küresel Yankıları

Seçimlerin en dikkat çeken partisi, büyük bir başarı elde eden Sanseito (Japonca’da “Üç Ses Partisi”) oldu. Partinin kurucusu ve lideri Sohei Kamiya’nın kullandığı “Japanese First” (Önce Japonca) sloganı, Donald Trump’ın “Make America Great Again” söylemini çağrıştırıyor. Kamiya, Amerika’daki MAGA hareketini ve Trump’ı desteklediğini açıkça belirtirken, Avrupa’daki benzer akımlara da sempati duyuyor. Sanseito’nun politikaları, küresel aşırı sağ hareketlerle paralellik gösteriyor:

  • Göçmen karşıtı söylemler
  • Turizmi hedef alan radikal çıkışlar
  • Kültürel saflığı koruma iddiası
  • Kadın haklarının aşırı genişlediği yönündeki iddialar

Bu partiler arasında İngiltere’deki Reform UK, Almanya’daki AfD ve Fransa’daki Ulusal Toparlanma (LePen) partisi bulunuyor.

Seçim Sonuçlarının Analizi ve Toplumsal Yansımaları

The Japan Times gazetesi, seçim sonrası analizinde Sanseito’nun 14 sandalye kazanarak Üst Meclis’in dördüncü büyük muhalefet partisi konumuna yükseldiğini belirtti. Sadece iki yıl önce meclise bir sandalyeyle giren partinin bu performansı, ani bir yükselişten çok, derin bir toplumsal rahatsızlığın siyasi bir tezahürü olarak yorumlanıyor.

Genç Erkek Seçmenin Öfkesi

Gazeteye göre, 40 yaş altı erkek seçmenlerin yarısı oylarını Sanseito ve diğer faşist eğilimli parti olan Demokratik Halk Partisi’ne (DPP) verdi. Bu seçmen kitlesi, 1990’lar ve 2000’lerin başında ekonomik durgunluk içinde iş güvencesinden mahrum büyümüş ve bugün yüksek enflasyon, eriyen reel ücretler ve artan hayat pahalılığı gibi sorunlarla mücadele ediyor. Sanseito ve DPP, bu kesimin biriken öfkesini göçmenlere, küreselleşmeye ve yerleşik siyasi elite yönlendirerek destek topluyor.

Medyada Yabancı Düşmanlığı Tartışması

Asahi Shimbun gazetesi ise “Vox Populi” (halkın sesi) başlıklı köşe yazısında, seçimlerle birlikte yabancı düşmanlığının meşrulaştırıldığına dikkat çekti.

“Bir siyasi partinin lideri, televizyon ekranında siyahların ve Müslümanların gece içki içmesini korkutucu bulduğunu söyleyebiliyor ve bunu meşru bir tartışma olarak sunabiliyor. Bu, Japon demokrasisi açısından yeni bir eşiğin geçildiğini gösteriyor.”

Bu tür söylemlerin kitleselleşmesi, Japon siyaseti için yeni bir kırılma noktasına işaret ediyor. LDP, uzun yıllar sağ popülist eğilimleri sistem içinde kontrol altında tutmayı başarmıştı. Ancak LDP lideri Shinzo Abe’nin 2022’de bir suikast sonucu hayatını kaybetmesi, sağ kanattan yeni ve radikal figürlerin yükselişine zemin hazırladı. Nitekim Sanseito lideri Kamiya da siyasi kariyerine LDP’de başlamış bir isimdir.

Gelecek İçin Uyarılar ve Değişen Siyaset Anlayışı

Sanseito’nun “Önce Japonca” politikaları, göçmen sayısını sınırlama, kalıcı oturum ve vatandaşlık şartlarını zorlaştırma gibi somut vaatler içeriyor. Asahi Shimbun, 14 Temmuz tarihli başyazısında bu tehlikeye karşı uyardı: “Göçmenler, bugün hedefte olabilir; yarın sıra kadınlara, yaşlılara, hasta bireylere ya da eşcinsellere gelebilir.”

LDP’nin yenilgisi, sadece ideolojik değil, aynı zamanda örgütsel bir çöküşü de simgeliyor. Çiftçi birlikleri ve meslek odaları gibi geleneksel oy toplama ağları gücünü yitirirken, YouTube, TikTok ve Instagram gibi sosyal medya platformları siyasi kampanyalarda broşürlerden ve mitinglerden daha etkili hale geliyor.

Son olarak, Sanseito gibi militarist eğilimli partilerin mecliste güçlenmesi, Japonya’nın Çin ve Kore ile olan hassas ilişkilerini daha da gerebilir. 1930’lardaki Japon faşizminin yükselişine benzer şekilde, ülke bugün yine bir dönüm noktasında duruyor. Japonya hâlâ bir hukuk devleti olsa da, seçim kazanmanın yolu artık sadece ekonomik büyüme vaatlerinden değil, aynı zamanda kültür savaşlarından geçiyor.