Osmanlı Biliminin Öncüsü İshak Efendi’ye Vefa Çağrısı: Neden Bir Mezar Taşı Yok?

Osmanlı’da Modern Bilimin Öncüsü: Başhoca İshak Efendi

Başhoca İshak Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nda modern bilimlerin yaygınlaşmasına, teknik eğitimin sistemli bir şekilde kurumsallaşmasına ve bilim dilinin Türkçe olarak gelişimine öncülük etmiş, çok yönlü bir bilim insanıdır. 19. yüzyıl Osmanlı reformları çerçevesinde hem bir öğretmen hem de bir fikir adamı olarak bilim tarihimizde müstesna bir yere sahiptir.

Tarihe Vefa: Sembolik Bir Mezar Taşı Çağrısı

Tarihimizin sessiz tanıkları olan mezarlıklarda dolaşırken, büyük bir eksiklik göze çarpmaktadır. Osmanlı’nın en değerli bilim insanlarından Başhoca İshak Efendi’nin bugün bir mezarı bulunmamaktadır. Geçmişte adına yapıldığı söylenen sembolik mezar taşının da zamanla kaybolduğu bilinmektedir. Bu durum, tarihe ve bilime adanmış bir ömre karşı büyük bir vefasızlıktır. Özellikle İTÜ gibi köklü eğitim kurumlarımızın kampüslerinde, bu büyük alim için sembolik bir anıt mezar inşa edilmesi, gelecek nesillere onun mirasını aktarmak adına önemli bir adım olacaktır. Milat Gazetesi olarak, ilgili tüm kurumlara bu konuda bir çağrıda bulunuyor ve İshak Efendi için sembolik de olsa bir mezar taşı yapılmasını talep ediyoruz.

Başhoca İshak Efendi’nin Hayatı

İshak Efendi, 1774 yılında bugünkü Yunanistan sınırları içinde yer alan Yanya’da dünyaya geldi. İlk eğitimini doğduğu şehirde tamamladıktan sonra İstanbul’a gelerek dönemin en önemli teknik okulu olan Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’da (Kara Mühendishanesi) mühendislik eğitimi aldı. Arapça, Farsça, Fransızca ve Rumca dillerine hakimiyetiyle çok dilli bir bilim insanı kimliği kazandı.

Kariyerine Mühendishâne’de öğretmen olarak başladı ve kısa sürede “başhoca” (başmuallim) unvanını aldı. Sultan II. Mahmud dönemindeki modernleşme hareketlerine paralel olarak, teknik ve askerî eğitimin çağdaş bir yapıya kavuşturulmasında kilit rol oynadı. Değerli bilim insanı, 1836 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Bilimsel Mirası ve Eserleri

İshak Efendi’nin bilim dünyasına en büyük armağanı, dört ciltten oluşan ansiklopedik eseri Mecmûa-i Ulûm-i Riyâziye‘dir. Bu kapsamlı çalışma, Batı’daki bilimsel gelişmeleri Osmanlı Türkçesine aktarma hedefiyle hazırlanmıştır. Eser; matematik, astronomi, fizik ve kimya gibi temel bilimlerde Batılı kaynaklardan yapılan çeviri ve derlemeleri içermektedir. Bu kitap, Osmanlı bilim literatüründe basılan ve doğa bilimlerini bir arada sunan ilk Türkçe metin olma özelliğini taşır.

Her cildin basımı Mühendishane Matbaası’nda tamamlandığında, dönemin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi aracılığıyla duyurulmuş ve Sultan II. Mahmud’un takdirini kazanmıştır. İshak Efendi, 1826-1834 yılları arasında toplam 13 ciltlik 10 farklı bilimsel eseri Türkçeye kazandırarak medrese eğitiminden modern bilime geçişin temelini atmıştır. Bu kitapların tamamı, Mühendishâne-i Berrî-i Hûmâyun’da ders kitabı olarak okutulmuştur. O, yalnızca bir çevirmen değil, aynı zamanda bilimsel kavramları Türkçeleştiren bir mütercim-filozoftu. Tanzimat sonrası reformların fikri altyapısını hazırlayan öncülerden biri olarak “Osmanlı Aydınlanması” sürecinin en önemli figürlerinden biri kabul edilmektedir.